17 Eylül 2024 Salı

İSTANBUL İÇİN MASAL VAKTİ.

 

Ah canım, bahtsızım, ahraza gelin giden kraliçem, İstanbul'um, öyle özlemişim, o kadar  göresim gelmiş ki seni aman aman. Çok şükür kavuşturana sultanım. Ben sadık köleniz Elvan, eteğinize yüz sürmekten pek memnunum bugün. Elma şekeri yemiş, üzerine macun şekeri ısmarlanmış ruhum tutup çekmesem uçtu uçacak.  Çok özlemişim bulutların hızla geçtiği, vapurların vals yaptığı mavi gri gün ortalarını. Üst notalarda şehrin kendine has seslerini, orta notalarda gel geç misafirlerinin nahoşluğunu ve en altta dilsizlerin ehil olmayandan sakladıklarını.

Layığıyla sevilememiş, seveni tarafından bin kez bıçaklanmışken nasıl hala bu kadar masalsı, bu denli güzel olabilirsin anlayamıyorum. Evet kalabalık, kirli ve taşkınsın ama ya o deniz fenerlerin? Kubbelerin?  Olta sallayan, simit satan, banka kıvrılıp uyuyanl gerçek insanların?  Çok seviyorum, çok beğeniyorum seni İstanbul.

Kasımpatı vakti gelmiş. Türk kahvesi yanına lokum, kahveye konyak zamanına girmiş şehir. Kadife eteğini giyip Göksu'ya uzanmanın tam zamanı. Theodora'nın ruhuna Çengelköy'de soluklanmanın, Hürrem'in kuvartsla  tılsımlanmış türbesinde elham okumanın vakti. 

Özledim ben; Molla Gürani'nin minicik, devşirme sütunlarla süslü, hocanın hikayesini fısıldayan camiisini, Kılıç Ali Paşa'nın hamuşanını, Hazar Türkleri'ne yuva olan Karahimköyü'nün güzeller güzeli bina fasadlarını... II. Mahmud'un gavurluğuna gülümseten haliç kıyılarını çok ama çok özledim. 

Şehrin kendine has ışığını, mevsim dönümlerini, dökülen manolya yapraklarını, tohuma duran erguvanlarını doya doya seyrettim. Yüksek dozda uyarıcı almışcasına derin derin, içime içime işledi her baktığım, her gördüğüm. Kitapçıda dertop olmuş sokak köpeğinin acısını ciğerimde hissederken, onunla göz göze gelecek kadar insan kalabilen yanıma "aferim kız sana" dedim. Öyle yüreklendirilmeyen, o kadar yalnızdı ki o yanım, hakkıydı bir aferin aptal zihnimden! Salyangoz gibi kıvrılan, kıvrım kıvrım kıvranan ruhumun keyifle yükselişini izledim hayal dünyamda. Elma şekerini macuna bulamıştı ve her yanı rengarenkti!

Ne mi diyorum, masal vakti diyorum. Adım üç kez bağırıldığında uyanacaktım ya, bugün kraliçem üç kez Elvan dedi. "Elvan, Elvan, Elvan"

Adımı sevesim, İstanbul'un eteğinde uyanasım geldi.


Hiç yorum yok: