15 Mart 2024 Cuma

DÜNDEN KALAN


İstanbul'a döndüm döneli istiyordum Gülhane Parkı tarafına geçmeyi. Fırsat yaratamamış, zamandan bol olsam da gücümü toplayıp yola çıkamamıştım. Dün, Burhan okula giderken ben de ona takıldım, iyi ki de takıldım.  

Uzun aralardan sonra ister insan olsun, ister şehir mesafeleniyoruz. İnsanın içi uzaklaşıyor temasta kalmadığından. Hiç yaşamam sanırdım ama bana da oldu, yabancıydım kentlerin kraliçesi huzurunda. O yine eteklerine iti böceği yatırmış, mis gibi bahara salmıştı saçlarını ama ben üç saatlik dolanmada kendime bir tabure bulup oturamadım.

Önce Burhan'la Divan Yolu'nu yürüdük. Beyazıd Meydanı'nda otuz yıl sonra fotoğrafımız oldu. Fakat O okula gidince ben ipi boşa çıkmış it gibiydim. Kımıltısı düşük, takip edecek esrarlı bir koku bulamamış, sahipsiz. 

Meryem neredeydi?

Önce Çınaraltına yürüdüm. Avni Dede orada değildi. Ivır zıvır satan abilerden de eser yoktu. Oysa ne toprakaltı eser olurdu burada, of! İki çöpçü fosforlu üniformaları çekmiş sigara içiyorlardı. Öyle farkında değillerdi ki altında oturdukları çınarın, vah anam vah nidası yükseldi içimden.

Sahaflara girdim. Bir ümit, bir koku, bir sürpriz yüz arıyordum içten içe, ama yoktu. Bütün gün de olmadı. 

Çarşının içinden Nur-u Osmaniye'ye oradan da At Meydanı'na sürüklendim. Ne köfte çekti canım, ne de kahve. Oturamadım, sığamadım kente. Değil sevinmek, özlem gidermek, kederlenmiştim inceden inceden. Bu muydu hasretiyle burnumun direğini sızlatan şehir? 

Meryem neredeydi?

Gülhane'ye indim. Bakmak istedim laleler açmış mı? Açmamış. Bir bankta oturdum. Kitap okurum diye heves edip yanıma almıştım nasılsa. Olmadı. Tam karşımdaki banka yüzyıl sevişmemiş gibi arsızca gözlerini bana diken bir mahlukat oturunca kalktım. Keyfim kaçmıştı. Ramazan paketine şişme kadın eklemek isterdim, isterdim ki şehrin arsızı, uğursuzu doya doya boşalsın ve kadınlar parklardaki bankların keyfini çıkartabilsin.

Mecburen Eminönü'ne indim. Doğubank özlemiştim, bi bakındım ne var, ne yok diye. Hatta yıllardır güneş gözlüğü almaya parama kıyamadığımı anımsayıp gözlük baktım kendime. Buldum. Aldım. 

Fakat bitmişti. Burhan'ı bekleyecek gücüm, hevesim kalmamıştı. Varlığım içinde dolandığı kalabalıkta anlamsızdı. Evime döndüm. 

Meryem neredeydi?





2 yorum:

Seli dedi ki...

Elvan geçen yaz sarnıçtan aşağı yürüyünce karşıma çıkmıştı merak edip girmiştim bulamadığım her neydiyse anında çıkıp boncukçular Çarşısına girmiştim . Doğru hatırlıyorum değil mi Sultanahmet camiinin alt tarafı. Ben yayılan göçmenlerden çok rahatsız olmuştum yüzlerinde hiçbir mahcubiyet tedirginlik yok o kadar rahatlar ki bunlar nasıl bu kadar çabuk sahiplendi memleketi anlayamıyorum .

Fortunata dedi ki...


Günaydın,
Hissettiğini sanırım anlıyorum. Fakat inan benim yaşadığımın yanında göçmenler hiçbir anlam ifade etmedi. Onları anlıyorum. Zira biz öylesine derin bir rehavetle yıllardır herşeyi saldik ki, bi kapıyı açıp kucağımıza oturtmadığımız kalmıştı.İşte onu da yaptık! Buraların kıymetini bilemedik Selma.... Koruyup, kollayıp, tadını çıkartamadık. Söylesene kaç kişi tanıyorsun son yirmi senede çoluk çocuk Sultanahmet gezisi yapıp, köfte yemek için zaman ayıran? Veya müze gezip, Gülhane'de çay içip sohbet eden? laleleri bekleyen? Bir dönem bitti, benim İstanbul'um yok artık..... Hazmı zor ama mümkün:)