15 Mart 2021 Pazartesi

MERYEM'İN ÇOCUKLARI: -II- LUNA



Atlantis'in kalbinden düştüm annemin rahmine. Nefessiz kalan ruhların kaderiydi karşılaşmamız; önce o  boğuluyordu, ben onu kurtardım, sonra da günü gelince o bana hayat verdi. Annemi ilk kez Aziz Demetrios'un adıyla anılan burnun açıklarından hatırlıyorum. Rüzgarla gelen kokusunu hemen tanımıştım. Meryem'in kolyesi vardı boynunda. 

O gece kıyıdaki olağandışı hareketliliği fark etmiştim. Yavaş yavaş çekilen kürekler kayıklardaki kargonun ağırlığına işaret ediyordu. Dürbünüm elimde, gözümü kırpmadan telaşlı gölgeleri seyrederken adeta bambaşka bir zamandan bakıyordum.

Bir süre sonra sandallar saray burnu açıklarında durdular. Balıkçılar çuvala benzeyen yükleri tek tek Propontis'in akıntısı bol sularına yuvarladılar.  Onlar arkalarına bile bakmadan uzaklaşırken, çuvalları bıraktıkları noktada, tam da ay ışığının altında denizde bir çalkantı fark ettim. Biri çırpınıyordu sanki.

Adamlarıma hemen  filikayı indirmelerini emrettim. Denizciler kısa sürede kazazedeyi güverteye çıkarttılar. Kadındı! Kıyafetlerinden anlamıştım, sıradan bir evin hanımı değildi. Üstündekiler ancak varsıl ailelerin satın alabileceği cinsten ipeklilerdi. Kurulanması için kamarama götürdüm. Temiz kıyafetlerimden verdim. Isındıktan ve karnı doyduktan saatler sonra bile titremesi geçmemişti. Günlerce uyudu. 

Onu Propontis sularında bulduktan bir ay sonra yine dolunaylı bir gecede evimize* yelken açmak üzereydik. Hala tek kelime etmemişti. Bizimle gelmek isteyip istemediğini sorduğumda sadece başını salladı.

Aziz Demetrios Burnu yavaş yavaş ardımızda kalırken, lombozdan içeri giren ay ışığında ıslanmış yanaklarını gördüm. Yüzünü bana dönüp "Luna " dedi. Adı buydu, Luna. Bu cömertlik karşısında sessiz kalamazdım, güvenini kazanmanın tam zamanıydı. Şapkamı çıkarttım ve önünde eğildim, "Phoebe". 

Kızıl saçlarım elbisesinin eteklerine döküldü.. 


*Le Vieux Port, Marsilya



Hiç yorum yok: