19 Nisan 2017 Çarşamba

GÜVEN ARSEBÜK; DÖRT KÖŞE BİR DELİKTE YUVARLAK BİR ÇİVİ.

 
 
Bu yazı benim yaşlandığımın, ilk gençliğim çoktan uzaklarda kaldığının kanıtıdır.. Buluntu saklamayı hiç sevmem, hele beni ele veren, insan olduğumu ispatlayanları asla saklamam.
 
On dokuz yaşımın gücü ve enerjisiyle amfiye girdiğimde geleceğim için önemli bir adım attığıma inanıyordum. Artık İstanbul Üniversitesi'nde okumaya hak kazanmış binlerce öğrenciden biriydim. Hayatta en çok istediğim şeyi okuyacak ve bilime hizmet ederek yaşayacaktım. Hem de öyle bir bilim ki içinde sanat, tarih, estetik, seyahat, okuma, çizme, macera... insan evladı ne isterse var. Yani yok, yok!
 
İlk gün, ilk ders, ilk hoca. P.tesi, 09.00, Profesör Güven Arsebük!
 Kıyafetini, sesini, bakışını, gözlüklerini, pantolon askılarını, bahçeye bıraktığı Volkswagen arabasını ona ait tüm detayları hatırlıyorum. Allahım nasıl da doğru bir yere gelmiştim!
 
Sesi kulaklarımda: "İnsanın insan olma yolculuğunda en büyük keşfi nedir?"
"Homo erectus bir geceden sabaha homo sapiens olmamıştır..."
 
İlk konuşmamızı hatırlıyorum; okey oynamaya giderken yakalandığımızda "Eti" diye seslenişini. Dersten kaytarmış olmamıza rağmen bize anlayışla gülümsemişti ve ben onun tarafından biliniyorum, adımla seslendi diye havalara uçmuştum!

Akademik dünyanın adaletine inancım sarsılmaya başladığında yani ilk duvara tosladığımda görüşme saatinde odasına gitmiştim. Saat 11.00 olup o büyülü kapı aralandığında bana gösterilen sandalyeye oturup, birkaç dakika içinde tüm hayal kırıklıklarımı etrafa saçmıştım.
Uzun uzun dinlemişti sızlanmalarımı. Sonra gözlerimin içine baktı ve  "Eti, hiçbir yemek piştiği kadar sıcak yenmez" diyerek telaşıma acı acı gülümsedi..  Nasıl unuturum?
 
Ya son karşılaşmamızı...
Keşke sarılsaydım kocaman göbeğine, keşke öpseydim yanaklarından. Keşke kitabını imzalatsaydım... Keşkeler listeme altın harflerle yazıldınız hocam... En büyük keşkelerimin yanına koydum sizi.. Çok üzgünüm....
 
 
 

Hiç yorum yok: