Kitap bakıyordum c.tesi günü caddedeki İşbankası yayınlarında, çocuklar ve anneler de benimle birlikte bakıyorlardı. Nasıl olduysa dört bir yan anne, özellikle belirtiyorum çocuk değil, "anne" çığlıklarıyla inlemeye başladı: "o kitap sana göre değil, bu kitapta sana uygun hikaye yok*, bırak elindekini vs vs..."
Bu fasıl bitince de iki kadın, sen öde, ben ödeyeyim diye birbirlerine girdiler. O sırada tezgahın üzerinde Allah ne verdiyse yayılmış, satıcı kızın gözleri ağlamaklı olmuştu. şahane anneler ve yavruları çıkarken, yaşlı bir kadın torunuyla içeri girdi. Ben satıcı kıza gülümseyip, "keşke kitap sevgisi aşılarken, insanın sosyal bir canlı olup, toplum içinde yaşadığını da öğretseler" dedim. Yaşlı kadın, sanki sözüm onaymış gibi, "siz anne misiniz? " dedi. "Değilim" dedim. Bana "anne olmadan konuşmayın, şefkatli olamazsınız siz" dedi. Kendisi gözlüğünün üzerinden bana bakarken o kadar şefkatliydi ki, nutkum tutuldu!
Anne değilim ve fikrimi söylemeye hakkım yok. Evli de değilim, ama evlilik denilen "kurumun" ne gibi hesap açıklarıyla yürüdüğünü biliyorum, ama o konuda da konuşamam... Peki. Ben susarsam, içi rahat edecekse birilerinin susarım. Benim susmam, gerçeği değiştirmez ki... Çocukların arsız ve edepsiz tavırları, kibir ve açgözlülük gibi edinilen davranışları nereden aldıkları açık... Ben öğretmedim, anneleri ben değilim.
Ayrıca karımı ya da kocamı kör göze parmağım aldatıp, sonra bilmem kaç yıllık evliliğimi yürütmekle böbürlenen ve sosyal statümü alyansımla sağlayan da ben değilim. Çoktan sattım ben o halkayı. Parasıyla da kredi kartı borcumu ödemiştim zamanında. Bu konuda içim çok rahat, sevmediğim ve benim tarafımdan sevilmeyen gurursuz, iletişimsiz bir adamla yaşayamazdım. Yaşamadım da. Ona iyi gelemezdim. Ama benim beğenmediğime başka kadınlar balıklama atladılar. Demek ki her topal satıcının bir kör alıcısı var. Ben kör olmamayı seçtim.
Hepimiz seçimlerimizi yaşıyoruz. Seçtiğimiz çocukları büyütüyor, seçtiğimiz eşlerle yaşıyoruz. Biz oraya koyduğumuz için hayatımızın ortasındalar.
Ben mi? Belki seçemeyen bir korkağım, belki de seçimim olmayan birine yalnızlık korkusuyla yapışmadığım için gereğinden fazla dürüstüm. Kimbilir.. Hiç olmazsa içim rahat. Bu anne olmayan, şefkatsiz halimle onlarca çocuğa ders veriyorum, haftanın her günü onlarca çocukla yerlerde yuvarlanarak deli gibi eğleniyorum. İki yıl önceki öğrencim gelip belime sarılıyor ve başını karnıma gömüp dakikalarca kendini sevdiriyor. Kedim beni her sabah uğurluyor ve her akşam karşılıyor. Yatana kadar kucağımda, yatınca da odamın kapısında oturuyor. Evet ya, şefkatsizim ben, zira anne değilim. Damgayı yedik bir kere. Bütün anneler de sevgi yumağı! Zaten evlilikler de bayram yeri; haftada yedi gün seks hayatı, birbirlerinin her derdine derman, anlayışlı ve harika hayatlar di mi? Eğlencesi de cabası!!!
Bütün bu kandırmaca ve kaos içinde tatil planları, durmadan değişen arabalar, harika bedenler ve kıyafetler... gırla! O zaman çocuklarınız neden obez? Neden hala yatağa işiyorlar? Neden kabız ya da durmadan kusuyor? Neden karınız çocuğunuzu silah olarak kullandığında bunun davranış bozukluğu olduğunu görmek zorunuza gidiyor? Aile birliği, çocuk terbiyesi bu mu? Sizin mi hayatınız daha iyi? Almayayım, kalsın!
Amma kızdım durup dururken :))
* bütün bunları kitaba bakmadan ezbere söylüyor olmaları da emİn olun onları çocukların gözünde çok güvenilir ve saygıdeğer kılıyordur!!!