3 Mart 2012 Cumartesi

ZAMAN

Su gibi akıyor. İçindekileri de kendiyle birlikte sürükleyen, bilinmezden alıp, bilinmeze götüren bir su. Sele kapılmış bir yapraktan gayrı neyim ki zamanın içinde? Dur desem, yavaşla desem, geri dönelim desem umurunda mı? Benden aldıklarını ver desem duyar mı? Suyun da , zamanın da kulakları yok. Varsa da bana sağır...
Hayatımın şiirlerde söylenen yarısını geçtim. Kalanıyla ne yapacağım konusuna da bir plan biçtim, ama... Yine de bu kulede yalnızım ve hala zaman konusunda karışığım. Benimkine paralel devam eden hayatlarla ilgili korkularım, yetişemeyeceğimi bildiğim hızla ilgili kaygılarım var.
Yanaklarımın tombulluğu ve pembeliği gibi, ruhumun gücü ve hafifliği de azalıyor geceden geceye... Yavaş yavaş ele geçiriyor şehir beni. Sevmediğim adamlara, beğenmediğim kadınlara benziyorum. Hiç boyamadığım yüzümü boyamaya başlamak çaresizliğimin kanıtı. Parlaklığını kaybeden saçlarıma boca ettiğim kremler son çırpınışlarım sanki.
Asla iyileşmeyecek bir yaraya sürülen merhem çocuk öpücükleri... Kim şifacı, kim dermansız besbelli.
Üzgünüm bugün. Victor'suz geçen bir yılın ardından kalanlara bakarken içim buruk. Onu özlemenin acısı o kadar taze ki... Birlikte tamamlayamadığımız hayat, yanyana akamadığımız zaman canımı yakıyor. Bana, yaşadığı halde yanımda olamayan sevgilileri, sevgili dostları anımsatıyor...
Hayatın sırları ne çok... Artık biliyorum ki korktuğum ne ölüm, ne de çürümek. Korktuğum yaşayamamak. Korktuğum kalbimdeki buzun hiç çözülemeyecek olma ihtimali... Ya da büyük bir faciayla çözülecek olması. Yeniden sevememekten, yeniden savaşamamaktan ve inanamamaktan korkuyorum. Bir kez daha ihanete uğramaktan, zamanın içinde akamamaktan korkuyorum. Ölüp, Victor'un yanına uzandığımda ona "tüh be" demekten korkuyorum.
Kalbim her gün kan kaybediyor. Sevdiklerim hiç bilmediğim yerlere giderken, ben kendi topraklarıma yabancı, bakıyorum sadece. Gelenlere geçici ikamet verip, gidenlerin odalarını boşaltmadan yaşıyorum. Üst üste yığılı anılar arasında oturmuş kalbimdeki soğuk hakkında yazıyorum. Yaşama sevincimi, yaşama inanma hevesimi, kalan ömrüme bir kaşık duygu katacak kahramanı sabırla bekliyorum. Üzüntümden ve neşemden kaçmayacak, ağladığımda ve sustuğumda yalnız hissetmeyecek, bir kedi gibi kalbinin mırıltısını bana dinletecek birini arıyorum. Victor'un yanına gittiğimde ona pek çok güzel hikaye anlatmak istiyorum. Onu hala çok seviyorum...

4 yorum:

Enis Diker dedi ki...

Hocam her hayatın kendi macerası var. Kimseye yetişmek zorunda değiliz, kimseden de geri kalmıyoruz. Hayatı boşa geçirmek? Sevebilme kaslarınız zayıf kaldıysa sadece, sanırım bir kayıp var. Ama siz çocukları, ağaçları vs vs sevebilen birisiniz. Victora Allah rahmet eylesin. Belliki iyi bir insanmış, sizde bıraktıklarına bakılırsa... Yaşama sevincinizi ayakta tuttukça, sevebilime kaslarınız güçlüyse merak etmeyi Victor'a anlatacak çok şeyiniz olur günü gelince.

Yaş almak? Geçenlerde bu konuda güzel bir yazı okumuştum, o kadar güzel anlatamıyacağım için linkini vereyim :)) http://birdenbire.blogspot.com/2012/02/balpareler-ve-digerleri.html

Fortunata dedi ki...

Eyvallah Enis bey:) İyi ki varsınız.

nomen dedi ki...

"Suyun da , zamanın da kulakları yok. Varsa da bana sağır" diyorsunuz ya; biliyor musunuz iyi ki de yok. Size sağır değil, bana sağır değil; değil bize değil, eski kulağı kesiklerden o.Neden mi; onu adlandıranız biz. Onu varsayan, yorumlayan; hadi bize takvim ol, hadi bize sayfaları çevirt, hadi bize istatistikler hazırla diyoruz.

Böyle güzel duyguları yaşayan; bu içe işleyen satırları yazan birine, size, hiç kulağı olsaydı vermeyebilir miydi zaman? Onun özrü biziz, sağırlığının özrü. Kabahatimiz o da bizim. O kadar iyi anlıyorum ki sizi: nesinden korkmalı ölümün! yaşamamaktan korkalım biz. Korkalım ki bu bizi diri tutsun, tutacak. Karşımızda kalbimizi yeniden çarptıran bir çift göz gördüğümüzde bunu umursayabilelim.

Değerli Fortunata; yaşadıklarımız kimsenin deneyimine birebir benzemez biliyorum. Ama yine de yitirmenin acısı tarih kadar eskidir. yaşadım ben de ucundan, kıyısından. Bu anlamda size sevinçle söylemek isterim ki, zamanın kulağı yoksa da biliyor musunuz çok güzel elleri var. Öyle güzel ki, sizin gibi yürekten konuşan birinin saçlarına dokundukça güzelleşir onlar. Yolun yarısı mı? Yolumuz olsun yeter ki! Daha bir bu kadar var o halde. Ben de siz de yaşayacağız.

Çok duygulanarak okudum yazınızı. Size-affedin biraz uzattım ama-sözlerimle değmek istedim, aşkı tadmış biri olduğunuz ve anılarını sakladığınız için de ayrıca şanslı bulduğumu belirtmek istedim. Düşünün ki sizin O'nunla yaşadığınız bir gün için bir ömür vermeye hazır olanlar var.

selam.

Fortunata dedi ki...

Nomen,öyle iyi geldi ki yazdıklarınız. Gönülden teşekkür ederim:)