17 Mart 2009 Salı

Kutsal Yürek.


"Kabuğundan sıyrılanlara..."


Ferzan Özpetek Kutsal Yürek filmini onlara adamış; kabuğundan sıyrılanlara. Ben de bir film çekmek isterim: Kabuğunu Sıyıranlara! Emin olun hiç bir farkı da olmaz... Çünkü her iki eyleme de dayanamayanlar, nasıl olsa ikisini aynı kefede yok sayarlar!
Dün gece Külkedisi ile bir kez daha, üstelik sanki ilk kez izliyormuşcasına keyif alarak seyrettim Kutsal Yürek'i.. Film bittiğinde ikimiz de Kırmızı Başlıklı Kız masalındaki kurt gibi hissettik; içimize taş doldurulmıştu! Yığılıp kaldık koltuğun üzerinde.

Kutsal Yürek, öz annesini hiç tanımadan büyümüş ve halasının koruyucu kanatları altında "gerçek" ve de "vahşi" dünya ile savaşacak kıvama getirilmiş başarılı bir kadının öyküsü... Başarı dediysem, ilerleyen dakikalarda her başarının mutluluk getirmediğini göreceğiz tabii. Özellikle gerçekler görmezden gelinerek elde edilmiş başarılar.. Kalbimize sırtımızı dönerek elde ettiğimiz zaferler...

Bu genç ve başarılı kadının adı İrene. İrene, annesinin uzun yıllar yaşadığı ve daha sonra da öldüğü evi görmeye gittiğinde, tesadüfen küçük bir hırsızla tanışır. Oysa oraya sadece iş için gitmiştir. Hikaye onun, bu küçük hırsızla tanışmasıyla başlar... İrene*, Benny adındaki bu bilmiş kız çocuğu sayesinde, belki de varlığını o ana kadar hiç beslemediği veya fazlasıyla gerilere ittiği - ama derinlerde bir yerlerde sakladığı - ışığı hisseder. Bu ışık, bütün dinleri kucaklayan annesinin tanımlamasıyla Kutsal Yürek'tir. Çünkü anneye göre herkesin iki kalbi** vardır. Fakat ne yazık ki bir tanesi, diğeri tarafından gölgelenir...

Elbette seyretmeyenleri düşünerek filmi anlatmayacağım. Sadece içindeki iyiyi ve yapmak istediğini bulup, onun peşinden koşanların, kabuğundan sıyrılanların hikayesinin ne kadar iyi bir duygu verdiğini söylemek istedim. Film içimizi umutla doldurmak istediğimiz anlar için ilaç gibi! Hele hele yanında güzel de bir kahve varsa, oooo!!

Yalnız bir sahne var ki anlatmasam dayanamam; İrene'nin, annesinin odasında Benny ile birlikte uyandığı sabah, o göz göze geldikleri an. O an benim içimdeki sinema tarihine altın harflerle yazıldı. Işık, müzik, martı sesleri, küçük kızın yüzündeki olgun ifade ve kadının yüzündeki huzurlu tebessüm... Aralarındaki güçlü iletişim..

İnsanın hayatın asıl amacından kopup, neşesini ve müziği kaybetmesi ne kadar acıklı... Ya da bütün bunları hiç düşünmemiş, hiç duymamış olması... Hayat diye burnumuza dayatılan ve çoğu tercihimiz bile olmayan detaylara boğularak yaşamak ne kadar garip bir seçimsizlik.. Oysa kolu bacağı yok ki ruhumuzun, oraya buraya dolanan bu ipler de neyin nesi?

Bu kadar aslında. Bütün söylemeye çalıştığım film festivali bastırmadan bu film izlenmeli. Malum sinemada kaçırdınız, ama dvd var!
*kahramanımızın adı bu.
** İrene bu önemli detayı annesinin emektarından öğrenir...
Önemli Not. Somut şeylerden bahsetmemi isteyenlere Bilim & Teknik öneriyorum. Ben ne mutlu ki bu tonda devam edeceğim:) Ama sözüm söz, ilk fırsatta okuma listelerini hazırlayacağım:)

2 yorum:

Lupelyan dedi ki...

Sevgili Elvan,

Uzun zamandır(yeni bir ilişki içinde olduğumdan)sevdiğim şeyleri yapamıyordum. Heyhat! Ne büyük hata, defalarca söz versem de kendimden vazgeçmeyeceğime, devamlı tekrarlanıyor aynı şeyler. Demekki gereken ders hala alınmamış.

Neyse konu benim hatalarım değil tabiki. Yazdıklarını bugün okuyabiliyorum ancak. Yine yüreğime dokunan yerlerde yorumlarım olacak. Daha okumaya başlamadan yazı başlıklarını görünce bile içim cız etti; benim için çok şey ifade eden en sevdiğim film diyebileceğim "Kutsal Yürek" yazın sonra kendini seçmek yazının başlangıcı "Gitmeden bilirsiniz bazı filmleri; arkadaşınız iki cümle söylemiştir, siz de onları alıp, içinize yerleştirivermişsinizdir hiiiç zorlanmadan. Sizin olmuşlardır ya da aslında hep size ait olan cümleleri senarist film yapmıştır haince. Bundan sonrası boşlukları doldurmak olur....." bu filmi seyredemedim hala, daha gitmeden aynı şeyleri hissettim çünkü, cesaret edemedim.. Kafamdaki , bazen duvara toslamaktan, bazen korkaklara kafa atmaktan oluşan kabuklaşmış yaralarımın tekrar kanamasından, mutluluğumu gölgelemesinden korkuyorum belkide. Yine lafı uzattım biliyorum.

Ben buradayım, daha doğrusu geri döndüm ve yine yazılarını zevkle takip edeceğim. Umarım yeni evinde tüm dileklerin gerçek olur sevgili Rapunzel. xxx

Fortunata dedi ki...

Sevgili Lupelyan,
Kayboluşunun mazereti çok hoş olduğundan gidişine sitem etmek yerine, dönüşüne hoşgeldin demeyi tercih ederim. "aşk" için her kayboluşun bence kocaman bir kazanç:))
Hem bak, ben buradayım:) Kucak dolusu sevgiler... Güzel sözlerin ve de dileklerin için teşekkürler.. Her şey yolunda!