20 Kasım 2021 Cumartesi

KAVANOZ METAFORU



 

Aşk hakkında ne biliyorum ben? Ne ki aşk?

Yaşadığım ilişkiler aşk mıydı? Sahiden aşık oldum mu hiç? Emin değilim. Hormonlarla ilgisi varsa şayet, zaten bu saatten sonra zor:) Amma eğer bu bir ruh hikayesi ise ölene dek şansımız var!

Bence aşk bir ruhsal çekim. Nasıl kıyafetini beğenirsin birinin ve sonra tanışmak konuşmak istersin, beden de bence olsa olsa o kadar etkili. Asıl olan ruh tanışıklığı, kadersel bağlar.

Farkına varmadan kabullendiğimiz, bilinçaltı kodlarımız var hepimizin, o yüzden duyguları düşüncelerle, aşkı başka iyi gelen hislerle fena halde karıştırdığımızı düşünüyorum. Bir insanı zihnen etkileyici bulmak, beğenmek aşk mıdır? Ya da tüm fedakarlığıyla etrafımızda pervane olan insana duyduğumuz minnet? Çok hoşumuza gider ama aşk değildir...

Aşk daha karman çorman bişi. Karışık, zorlayıcı ve sınırsız ve özgürleştirici ve eşsiz ve tanımsız....

Sanırım benim aşk adı altında, en aşka yakın deneyimim Harun'la yaşadıklarım olmuştur. En azından ilk yıl. Geri kalanlar hastalıklı diyaloglar, yanlış yorumlanmış hisler.

Neden peki?

Çünkü zamansız ölümler ve sevdiklerimin apansız gidişi kalbime beton dökmüş benim. Seversem ölür, seversem gider, yaramı beremi görürse kaçar diye kodlamışım tüm yakınlaşmalarımı. O yüzden de kalbimi bir Winterson kahramanı gibi bulduğum ilk kavanoza saklayıp, kapağını da sıkı sıkı çevirmişim.

Sanırım o sıkı sıkı çevirme anından az evvel içeri sızan birkaç insan olmuş fakat son bir gayretle sıkı sıkı kapatmama sebep olan da Naci'ymiş. Küçücük, gencecik bir insana bir gün aşırı ilgili, ertesi gün haftalarca aramayarak çektirilen büyük acı nasıl sıkışmış içimde.... Bitmeyen tekrarlar... 

Ne büyük haksızlık!

Şimdilerde kavanoz metaforu beni gülümsetiyor. Çünkü öyle güzel dostluklarım olmuş ki, ben o camın ardındayken bile etrafımdan ayrılmayacak kadar sevmişler beni can dostlarım! Camın kalınlığı, kavanozun kapağının sıkılığı olmamış onların derdi, bana bakmışlar, çaresiz hissettiğimi anlamışlar, ayrılmamışlar yamacımdan.

İşte bu dolunayla birlikte onların kıymetini bildiğim ve sembolik olarak ortaya koyduğum kavanozdan da çıktığım bir döneme geçiyorum. Evet sevmek zordur, riskler vardır ama sevgisiz kalmak daha sevimsizdir. Ağaçlar yaprak dökeceğiz diye yapraklanmasın mı? Koyun kurt kaparsa diye doğurmasın mı? Saçma. Kalbim kırılırsa, ya çeker giderse diye sevmeyeyim mi? Aşırı saçma.

Böyle yaşamak sahici olmaz; kalbi dolu dolu olmalı ki insanın hayatta olduğunu hissetsin. 

O halde;

Aşk, kavanozun kapağını açmaktır. Kalbi ait olduğu yere, göğüs kafesinin ardına yerleştirmektir. İnsan yuvaya ancak aşkla yerleşir. İnsan yuvaya aşkla erişir.

Bu da benim aşk tanımım.


* Fotoğrafı Külkedisi çekmişti. Dedemle tanıştığım gün. Aradan tam 13 yıl geçmiş....


Hiç yorum yok: