8 Ekim 2021 Cuma

SERBEST ÇAĞRIŞIMLAR


Ihlamur ağacımı tanıyor olmalısınız. Utanarak hatırlatıyorum, ben de kendisiyle pandemi sürecinde tanıştım. Ondan önce arka bahçemde böyle bir güzellik olduğunun farkında bile değildim. İnsan öylesine kör ki baktığına...

Apartmanın arka dairesinden ön köşeye taşındığımda, biliyorsunuz aynı ıhlamurla farklı bir açıdan devam etti dostluğumuz. Bu defa yoga odasının penceresinden yapraklarını, dallarını seyretmeye başladım. İyi de geldi bana, çünkü tek başıma matta olmayı bazen hiç sevmiyorum. Buraya kadar iyi hoş, hatta sıradan ama asıl tatlılık geçen hafta oldu. Balkonum yarı kapalı bir balkon olmasına rağmen, sevgili ıhlamur ağacım bana bir çiçeğini yollamış!

Ona Ihlamur Perisi dedim. Çünkü kollarını havaya kaldırmış ve bir şeyler anlatan incecik bedeni bana bir orman perisini anımsattı. Ne orman perisi yaw, sanki peri görmüş gibi anlatıp komik olma mı dedi aranızdan birisi. Haklıdır. Haklısınız, hiç orman perisi görmedim , yani henüz ama hayat boyun inandım bir yerlerde olduklarına. Yoksa bunca mucize nasıl gerçekleşiyordu??? Tanrının yeryüzünde bir eli olmalıydı? 

Benim ıhlamur perisi de öylece rüzgarla gelen bir yaprakçık nihayetinde. Fakat beni bambaşka bir hatıraya götürdü, bunu daha önce anlattığımı sanmıyorum.
Bodrum'daki evimizde günleri uzun yaşardık. Her şeye yeten sonsuz dakikalarımızla uyanırdık her gün. Yazsa yüzmeye gider, bolca güneşlenir, öğle saatlerinde uyur, sonra uyanıp limanda gezerdik. Akşam olduğunda da masallar dinleyerek yumuşacık yataklarımıza dönerdik. Kışsa işler daha da masalsı bir havaya bürünürdü. Dev bir ekrana benzeyen balkon penceresinden mandalina bahçesini seyrederek resimler çizer, müzik dinler, yine bin bir güzel yiyecek ve hikayeyle uzun, gerçeklikten uzak günler, geceler yaşardık.

Kiraz Kız ile annem tanıştırdı beni. Kim bilir kaçıncı doğumgünümün sonrasında mucizevi bir bebek yaratmıştık annemle: Kiraz Kız.
Bodrum'da o yıllarda sayılı pastane vardı ve pastaları da sanırım çok şehirlilerin bildiği gibi değildi henüz. Bu yüzden babam doğumgünü pastalarımızı İzmir'de yaptırırmış ve Ahmet dayı da gidip getirimiş. Ne güzel di mi? Çünkü o kocaman pastaları bütün mahalle birlikte yerdik. Efsanevi doğum günü fotoğraflarımız vardır kalabalık ev toplantılarından.
İşte o pastalardan birinin altındaki beyaz dantelli kağıtla başladı bizim öykümüz. Ben de Ihlamur Perisi ile o zamanı hatırladım.
Annem kiraz getirmişti yememiz için, kocaman, tatlı sulu kirazlar. İzmir'den geliyordu. Kemal Paşa'dan. Bizimkiler çok acayipmiş sahiden, güçlerinin yettiği en iyi şeyi bize vermek için sahiden telaş ettiklerini hayal meyyal hatırlıyorum. İşte bizim Kiraz Kız aslında önü ardı bir Kemal Paşa kirazı idi. Ta ki annem onlardan birini çekirdeği sapından kopmadan tüm etli kısmını yiyerek kurutana kadar!
Cin Ali kitabındaki karakterler gibi incecik bir beden ve ve kafaya benzeyen bir form elde etmiştik. Üstelik kirazın etli kısmını çekirdeği saptan kopartmadan yemeye çalışmak bir çocuk için nefis bir sabır ve beceri sınavıydı. Fakat işin en eğlenceli kısmı kirazlar hafifçe kuruduğunda geldi. Annem kiraz sapının etrafına pastanın altındaki dantelli kağıttan kestiği parçalarla konik elbiseler yaptı! Sonra keçeli kalemle gözler ve gülen bir ağız çizdik! Aman tanrım, artık yüzlerce oyuncağımdan çok daha ilgi çekici bebeklerim olmuştu! 
Çok mutluydum. Kar Perilerine benzeyen Kiraz bebeklerime bakmalara doyamıyordum. Sanırım annem de benimle beraber yaratmanın hazzını yaşıyordu. Bunun ne denli özel olduğunun hakkını ancak şimdi verebiliyorum. İşte o minicik Ihlamur Perisi beni Kiraz Kız ile tanıştığım yaza götürdü. Hayatın inceliklerini, güzelliklerini önüme seren anne ve babama sahiden müteşekkirim.

Muhteşem bir çocukluk yaşadığımı düşünmüyorum. Ama fırtınaların ortasında birbirine sıkı sıkı tutunmuş dört maceraperesttik ve birbirimizi bulmuş olmamız kesinlikle mucizeviydi. Bunu anılarımızı düşündükçe çok daha iyi görüyorum.
Aydınlık tarafım kesinlikle bu minicik tılsımlı anılardan geliyor. Bu yüzden de çocuklarla çalışmak çok değerli, tılsımı ılık tutup, sonraki kuşağa emanet etmek, hayatı madde ile tanımlamak gafletinden uzak kalmak için....

Mucizelerle dolu bir Cuma olsun :)

Hiç yorum yok: