12 Haziran 2017 Pazartesi



Ölümü aklıma getirdiğimde, ölüm kalbimin ortasına zınk diye düştüğünde, içimdeki tüm kırgınlıklar koca bir kova suyla yıkanıyor. Hücrelerime tutunan o en affedilmez sözler, davranışlar, kim bilir hangi toprağın derinliklerinde aklanıyor adını bilmediğim minerallerce!
Hayat bana her defasında "şimdi ve burada" diye fısıldıyor, haykırıyor. Anlatıyor, gösteriyor...
 
İnsan dostundan, arkadaşından, hatta sevdiğinden ne zaman vazgeçer?
Umudu kalmadığında..
 
Öyleyse vazgeçmelere kaldırıyorum fincanımı bu sabah. Yenilmelere. Tekrar denemelere.
 
***
 
Haziran ayı hezeyan ayı; aydınlanmalar, farkına varmalar, yazın deniz deniz, çiçek çiçek kokusunu içime çekerken bunun sonsuza dek sürmeyeceğini bilmeler..
 
***
 
Boğaz çok güzeldi dün sabah; rengi, kokusu, martıların evcil birer köpek gibi kahvaltıya ortak oluşları.. Sokak aralarındaki yaseminler, sıcak havanın, hafif esintiyle taşıdığı gül kokuları..
 
Birbirinden güzel evlerin arasında adeta gökyüzüne tırmanırmışçasına dizilmiş basamaklarda yapılan sohbet. Gazozlar.
Hayatın gülümsediği, şefkatle yüzüme dokunduğu nadir günlerdendi. Teşekkür etmek istedim.
 
 



Hiç yorum yok: