“Bir kadın bir kadını bir geceden fazla sevebilir mi?” diye sorar J. W.
Evet. Eğer o kadın merdivensiz bir kuyunun başına gelmiş ve bana gülümsemiş ise, evet sevebilirim.
Külkedisi böyle bir kadın.
Onu ilk gördüğümde ne çok önemsedim ne de azımsadım. Oradaydı; kül rengi saçları, elinde sigarası ve bembeyaz ceketiyle şalına iyice sarılmış oturuyordu. Birlikte çalıştığımız ofisin terasında öğle yemeklerinden sonraki sohbetlere bir iki çekingen cümleyle katılarak, bazen gülümseyerek, bazen “bu ne enerji” der gibi sinirli sinirli bakarak süzdü beni haftalarca... Aylarca..
Sonra bir kitapla çözüldü kalplerimiz; kutsal bir kitapla; derin kuyularda merdivensiz kalmış kadınların kitabıyla. Hala derin bir kuyuda oturan, şövalye kediler çizebilen, simsiyah saçlı bir kadının yıllar önce küçücük bir evde/kuyuda, ben bir aşkın cam kırıkları üzerinde mışıl mışıl uyurken elime tutuşturduğu o kitapla.
Ve Külkedisi’nin bana teşekkür etmek için seçtiği kitap, merdivenli kuyulardaki çocukluğuma dairdi. Elime bu kitabı bırakıp gitti. Ben daha adına bakmadan anladım, tanıdım kitabımı, kitabımızı.
Külkedisi okyanusun diğer ucunda yeni bir hayata başlarken, ben onu çabucak kaybetmiş olmayı unutmaya çalıştım. Ama hep hatırladım. Sonra mucize gerçekleşti, geri döndü! Yorgundu, merdivenini göğe dayamıştı ve biz yavaş yavaş yukarı çıkmaya başladık.
Altı ay bir yoga sınıfında sadece sustuk ve gülümsedik. Ben hayatımda ilk kez susarak birini tanımanın, ona alışmanın hazzına vardım.
Külkedisi suskunluğunda şiirler olan bir kadındır.
Şimdi aynı gökyüzünün altındayız. Müjdeliyorum: Yakında sizinle aynı şehirde yaşayan ama maalesef tanışmadığınız bu özel kadınla ilgili masalı bitireceğim. O zaman, bir otobüste ya da vapurda onu gördüğünüzde “ Ah evet bu o masaldaki kız” diyebileceksiniz.
Evet. Eğer o kadın merdivensiz bir kuyunun başına gelmiş ve bana gülümsemiş ise, evet sevebilirim.
Külkedisi böyle bir kadın.
Onu ilk gördüğümde ne çok önemsedim ne de azımsadım. Oradaydı; kül rengi saçları, elinde sigarası ve bembeyaz ceketiyle şalına iyice sarılmış oturuyordu. Birlikte çalıştığımız ofisin terasında öğle yemeklerinden sonraki sohbetlere bir iki çekingen cümleyle katılarak, bazen gülümseyerek, bazen “bu ne enerji” der gibi sinirli sinirli bakarak süzdü beni haftalarca... Aylarca..
Sonra bir kitapla çözüldü kalplerimiz; kutsal bir kitapla; derin kuyularda merdivensiz kalmış kadınların kitabıyla. Hala derin bir kuyuda oturan, şövalye kediler çizebilen, simsiyah saçlı bir kadının yıllar önce küçücük bir evde/kuyuda, ben bir aşkın cam kırıkları üzerinde mışıl mışıl uyurken elime tutuşturduğu o kitapla.
Ve Külkedisi’nin bana teşekkür etmek için seçtiği kitap, merdivenli kuyulardaki çocukluğuma dairdi. Elime bu kitabı bırakıp gitti. Ben daha adına bakmadan anladım, tanıdım kitabımı, kitabımızı.
Külkedisi okyanusun diğer ucunda yeni bir hayata başlarken, ben onu çabucak kaybetmiş olmayı unutmaya çalıştım. Ama hep hatırladım. Sonra mucize gerçekleşti, geri döndü! Yorgundu, merdivenini göğe dayamıştı ve biz yavaş yavaş yukarı çıkmaya başladık.
Altı ay bir yoga sınıfında sadece sustuk ve gülümsedik. Ben hayatımda ilk kez susarak birini tanımanın, ona alışmanın hazzına vardım.
Külkedisi suskunluğunda şiirler olan bir kadındır.
Şimdi aynı gökyüzünün altındayız. Müjdeliyorum: Yakında sizinle aynı şehirde yaşayan ama maalesef tanışmadığınız bu özel kadınla ilgili masalı bitireceğim. O zaman, bir otobüste ya da vapurda onu gördüğünüzde “ Ah evet bu o masaldaki kız” diyebileceksiniz.
1 yorum:
-"Hayır," dedi küçük prens. "Arkadaş arıyorum. Evcil ne demek?"
- "Genellikle ihmal edilen bir iş," dedi tilki. "Bağlar kurmak anlamına geliyor."
- "Bağlar kurmak mı?" Tilki :
- "Yani," dedi. "Örneğin sen benim için hala yüz bin öteki çocuk gibi herhangi bir çocuksun. Benim için gerekli de değilsin. Senin için de aynı şey. Ben de senin için yüz bin öteki tilkiden hiç farkı olmayan bir tilkiyim. Ama beni evcilleştirirsen birbirimiz için gerekli oluruz o zaman. Benim için sen dünyadaki herkesten farklı birisi olursun. Ben de senin için eşsiz, benzersiz olurum..."
Küçük prens,
- "Anlıyorum galiba," dedi. "Bir çiçek var...Galiba o beni evcilleştirdi..."
Küçük Prens - Saint-Exupery
Sen de Küçük Prens gibi her gün biraz daha yakınıma oturdun ve birbirimizi evcilleştirdik sevgili Rapunzel...Gülümseyerek almayı, gülümseyerek vermeyi, paylaşmayı, üstelik de suretinde o yaramaz kız çocuğu gölgesini hiç kaybetmeden büyümeyi başaran, çantasında masallar taşıyan, insanlara masallar bağışlayan kaç prenses var bu dünyada? Ve kaç insan o prensese rastlayacak denli şanslı olabilir?
Külkedisi'nden sevgiler...
gülünüzden sorumlu olunuz :)
Yorum Gönder