14 Şubat 2024 Çarşamba

C'EST LA VIE*


Günaydın,

Zor bir sene olacağı aylar öncesinden müjdelenmiş, barikat kurun, zırh giyin, yiyecek stoklayın gibi tatlı sözlerle gelmekte olana hazır edilmiştik. Biz ne yaptık? Pompei son günlerinde ne yaptıysa onu; donumuzda sallamadık. Sallamadık derken benim yıllardır tekbaşıma salladığım don o kadar yıpranmıştı ki, sonunda ben de pes ettim. Gittim yüzdüm.

Bu ülkeden bi cacık olmaz. Bakınız tarihe, ne zaman hayırlı uğurlu bir grup adam gelse meydana, sayelerinde umutlanmış azıcık gün yüzü görmüşüz ama ardı hep daha koyu karanlık olmuş. 

Bu ülkenin insanında Batı Kompleksi diye bişi var, yönetim kadrolarında medeni insan görünce eğer o medeni insan bu topraklardan biriyse tez zamanda aşağılık kompleksine kapılıyorlar. Onu önce hayranlıkla dinleyip, hemen ardından kendini eziklemeye başlayıp, o beş dakika önce hayran olduğu adamı, adamları yok etmek istiyorlar. Bu hep böyle oldu, olmaya da devam edecek.  Kanıt mı? Çok eskilere gitmeye gerek yok, 12 Mart'a kadar bi uzanın, arkasından gelen yıllar boyunca kimlere neler edilmiş cennet vatanımızda hafızanızı tazeleyin.

Ben haber izlemediğim ve evimde yıllardır televizyon olmadığı halde sadece sosyal medyada akan haberlerle perişanım. Konu tam olarak bu zaten, haberleri izleyerek akşam yemeği yiyen, yiyebilen insanların evlatlarıyız biz. Körfez Savaşını, Bosna'da olanları böyle izlemedi mi insanlar? Kızına gecelik yerine pijama giydiren, çocuklarını babalarından koruyan annelerin evlatlarıyız. Babalar öcü, kadınlar melek. Yok öyle yağma. Cinsiyetçi iyilik kötülük paylaşımına ifrit oluyorum. Belki o evde anne sapkın? 

Kendimi uzun yıllardır defans oyuncusu gibi hissediyorum. Omuzlar gergin, kaşlar çatık. Kalp kafeste, zihin hep uyanık! Bu ne ya? Böyle yaşanır mı? Düşman belli değil ama hep savunmada....

Akıl hastasından halliceyiz. Dogmatik zihin yapısı bu ülkenin makus talihi değilse nedir?

Kocası ölmekte olan yengemin  Dünya'nın içinde bulunduğu durumu, tüm kötülükleri Yahudilere bağlamasına güleyim mi, yoksa ağlayayım mı? Ne kolay değil mi kötülüğe bir isim verip, hedefi belirlemek! Konfor alanı dediğin böyle yaratılır.

Benim hiç umudum kalmadı. Saklanacak, sığınacak yer falan da yok. Burası Pompei İstanbul Şubesi, faciadan 1945 yıl sonra yine aynı yerdeyiz. Bu defa iki günde değil, uzun zamana yayılmış telef işlemi... İster Lut Kavmi de adına, ister Pompei Ahalisi onlar bizim kader birliği ettiğimiz ölüler. Aynı yolun yolcusuyuz, tek fark bizi bir felaket değil, felaketler silsilesi silip süpürecek.

Merhametsiz, şiddet yanlısı insanımsılara dönersek, onları kadınlar yetiştiriyor.... O pislik yapıyı besleyen oğlunun cinsel organını avuçlayarak seven, ona paşam, ağam diyen, vakti gelince aynı geleneğe yatkın bir diğer kadına devir teslim yapan kadınlar.  

Bu toplumda sapkınlık kadınla başlayıp, erkekle taçlanıyor. Şiddet ve öfkeyi hazla karıştıran bir zihin nasıl berraklaşır, oradan hayır uğur çıkar mı derseniz çıkmaz. Çıkamaz. Dinginlik sağlanmayan yerde sevgiden söz edemezsiniz. Bunlar iyi günlerimiz. Söylemiştim, anlatmaya çalışmıştım, kısmet değilmiş.... Tarih bizi bir grup ahmak olarak yazacak....

Selavi dostum!



* Biz Fransızca bilmeyenler Selavi diye yazarız ama okuyucuya saygımdan baktım google amcaya, böyle yazılıyormuş. 

5 yorum:

Seli dedi ki...

Kalemine yüreğine sağlık. Hislerime tercüman oldun.

Yaşanan onca acılara rağmen insanlar hala nasıl bu kadar duyarsız aklım almıyor.
yapılan her hatanın, her suçun bedelini yalnızca insanlar ödemiyor dağ taş börtü böcek herkes ödüyor.
Ben bugün siyanürlü sudan içen kuşlara ağladım, dün tekmelenen kediye yarın da kesilen zeytin ağacına.
Kimse ne bu ülkeyi ne de toprağını umursamıyor . Bir avuç insanız üzülüyoruz o kadar.

Ahh Elvan!

Fortunata dedi ki...


Ne diyeyim... Burası sığınak gibi bana, arada birileri uğrayıp aynı dertten çektiğini yazınca henüz delirmediğime sevinip, devam edebiliyorum... Gerisi hep bildiğimiz açmaz...

Seli dedi ki...

Öyle Elvan.
Yarım litre yağı lavaboya döküp suyu kirletmeye kıyamayan ile, on milyon metreküp siyanürlü çamurla toprağı havayı suyu zehirleyen aynı gezegende nefes alıyor.
Geçen sene elif İrlanda’dan kedi vitamini getirmişti Elvan neden biliyor musun sokağımızdaki kedileri de yesin tadına baksınlar diye.
“Benim kedim hep yiyor, bunlar yemiyor diye üzülüyorum “ demişti. Oysa Pisliğin teki bir cani bir masum bir hayvana zulmedebiliyor.
Ne desek boş. Dünyaya iyi çocuklar bırakmak da yetmiyor .
Ben birazdan pazara gidicem :)) boncukçu dükkanını da girerim en sevdiğim terapi.
Sarıldım sevgiler ….💙🙏💐

Fortunata dedi ki...


Biliyorsun uzun yıllar çocuklarla çalıştım ve şunu inanarak söylüyorum, Dünya yı merhametli çocuklar kurtaracak. İnan bana.

Selma dedi ki...

Umarım Elvan, benim umudum kalmıyor bazen :(((