9 Mayıs 2021 Pazar

ORTAÇAĞ BİTTİ ZANNEDENLERE BİR HABERİM VAR



Bir iki sene evvel sosyal medyada, yakından tanıdığımız bir arkadaşımız, daha doğrusu kardeşimin üniversite arkadaşı olan genç bir adamın nerdeyse linç edilmesine tanıklık ettik! Nasıl demeyin, kalemini adaletsiz bir cellat gibi kullanan öyle çok kendinizi bilmez var ki bu ülkede. Öylesine ezberci ve uykuda....

Olan biten kısaca şuydu; hatunun biri bizim arkadaşın ne kadar naif, ne denli uysal bir adam olduğunu keşfetmiş, bebek yapma yaşının geldiğine karar verip, çabucak güzel bir bebek yapmıştı. İlişkiyi, bizim adamın bu kadını seçişini ya da kadının adamı kapaklayışını kimsecikler anlamlandıramamıştı. Üstelik güzel işler de yapan bir hanım kardeşti hatun ama nedense içine sindirememişti hiç kimse... İlişkinin ve hatunun absürd ayrıntılarına hiç girmeyeceğim. Zaten birkaç sahne dışında fazla tanıklığım da yok. Ama emek verdiği konuyu dahi en olmadık yerinden anlamış olan bu ilginç insan işi o kadar ileri götürdü ki,  bebeğin doğumuna Bali'ye gittiler!! 

Açık açık yazmayı çok isterdim ancak yazamam, zira öncelikle hala birlikteler!!!! ( bu nasıl bişi asla anlayamıyorum ) ikincisi kızın fanı çok, dava falan ederler, ya da linç girişimi olur, aman diyorum.

Gelelim hikayenin devamına, bu tuhaf ikili, güzeller güzeli bir kız çocuğu büyütmeye başladılar. Kadının tüm saçmalıkları bir yana, bebek inanılmazdı... Tablo güzelliğinde bir anne kız olmuşlardı ve bilinirlikleri yavaş yavaş dar çevrelerinin sınırlarını aştı. Konu ünlü bir sarışın gazeteciye röportaj verecek kadar geniş kitlelere ulaştı. Biliyorum, mevzu dağıldı gibi algılıyorsunuz fakat asıl vurucu darbe şimdi geliyor. Hatun kişinin ruh sağlığının gelgitli oldu belliydi ama istedikleri olmadığında hırçınlaşıp konuyu nalıncı keseri gibi kendine yontacak kadar ölçüyü kaçıracağı hiçbirimizin hayal gücü sınırlarına dahil değildi. Olan da oldu. Şiddet gördüğünü ima eden postlar paylaştı! Adliye koridorlarından imalı fotoğraflar, acıyan kalbine dair hüzünlü ve içtenlikten uzak, seyirciyi azdıran metinler... Vesaire vesaire... Nihayetinde bizim adama uzaklaştırma kararı çıkartacak kadar ilerledi mevzu.

Bütün bunlar olurken baktım benim de tanıdığım, ama hatun kişiyi sadece sosyal medyadan bilen pek çok aklı başında kadın postların altına inanılmaz notlar düşmeye başladılar!!! Hatun nasıl pırıl pırıl ve özeldi ve adam ne kadar korkunçtu!!! Yazılanlar akıllara zarardı, zira bizim çocuğun sesinin tonu yükselmezdi ki,  değil bir kadını tartaklasın! Velhasıl ben bu olayı üzülerek izledim. Elbette burnumu sokmadım ama en yakın arkadaşım da hatun kişiye destek çıkınca, arayıp bir bir anlattım olayın diğer yüzünü. Ben ilk kez bir erkeğin boku bokuna linç edilebileceğini o olayla gördüm. Ve sosyal medyanın nasıl gerçeği yansıtmayan bir pazar meydanı olduğunu.

O çifte ne oldu biliyor musunuz? Pek çok hastalıklı ilişki gibi devam etme kararı aldılar.... Neyse, ben bu olayların sadece seyircisi olarak kalmıştım ama günün birinde bir benzerini yaşayabileceğimi hiç düşünmemiştim. Nihayetinde sosyal medya üzerinden varlık gösteren biri değildim, ünlü de değildim, ünlü tanıdıklarını afişe eden biri hiç değildim. Demek bana tehlike yoktu bu sularda.

Zannettim... Fakat bakın başıma ne geldi. En sevmediğim kadın tipiyle bir kez daha karşı karşıya kaldım!

Güzel yemek tarifleri veren, kendi ruhunu ve bedenini ilaç sektörüne yenilmeden iyi kılmaya çalışan bir kadını takip ediyordum. Biraz ilgi çekme sevdalısı olduğunu seziyordum ama içimden diyordum ki "onu da koynuna alacak olan düşünsün, bana ne?", biz hikayesindeki kendini inşa etme güzelliğine bakıp, beğendiğimiz tarifleri alalım yeter. Neyse, zaman içinde hatun kişi kitap yazdı, eğitimler aldı, üç dört yıl içinde hem yazar, hem uzman, hem o, hem bu her şey oldu. Ama asıl konu şuydu; aslında hala değersiz hissediyordu, hala görülmek ve beğenilmek arzusu tarafından yönetiyordu... Hazin notlarında ara ara gördüğüm bu hisle sanırım empati de yapıyor ve diğer çiğliklerini es geçerek tariflere bakmaya devam ediyordum. Onun da yolu buydu, kime ne?

Ta ki bir gün hatun kişi meme kanseri olup, ülkemin uyuz insanları kendisine beslenme önerileri yağdırana kadar sessiz izleyici konumumu korudum. Ben de öncelikle kendisine elbette geçmiş olsun demiştim. Zaten başlangıç seviyesinde bir kanserdi ve kendine iyi baktığından çabucak görülmüş ve önlemi alınmıştı. 

Asıl benim hikayem tam burada başladı. Doktorların kendisinin uyguladığı beslenmeyi ( sıfır et, rafine şeker sıfır ama bol hurmalı hayat! ) çok yerinde bulduğunu paylaştığı bir postta, diğer tüm beslenme önerilerinin bilimsel değerini, sürmekte olan çalışmalarını hiçe sayan kendinden lüzumundan fazla emin - ki demek ki hiç değil- bir post yazmıştı. Ben de çok takipçisi ve seveni olduğunu, bu yüzden biraz daha araştırması gereken bir başka beslenme şeklini hatırlattım. Kime neyin iyi geleceği o kadar belirsizdi ki şu beslenme işinde. Fakat hatun kişi uzmanlığına bir hakaret olarak algıladığı bu yorumuma kızdı! "Ben ve benim uzmanlığım" diye başlayan cümleler ve kesinlik değeri bilim dünyası tarafından bile hala tartışılan konularda kesinlik içeren cümleler kurmakta ısrar etti. İşte orası da benim kırmızı çizgimdi ne yazık ki. Karşıt fikre veya alternatif görüşe böylesi toleranssızlık! Ben de ona "siz kendi kendinize düşünmeye devam edin, sevgiler" dedim! Artık ne öğrenecekse dogmasına tutunarak?? Bu cümle daha da çileden çıkarttı ablamızı, bir paragraf daha döktürdü. Şöyle kıymetli eğitimler almıştı, böyle çok biliyordu, zaten ben samimiyetsiz bir prokavatördüm... Bunu da yazı dilinden anlayacak kadar deneyimliydi. O şahaneydi, her şeyi bilirdi, yapardı, burnunda top bile çevirirdi. ( öyleyse bu öfke neydi? Hala eski kocaya mı kızgındı? ) Vesaire vesaire...Of of. Artık nasıl bir çatlaktan sızıp değersiz hissettirdiysem, hatun kişinin damarına basmıştım bilmeyerek. Hay bin kunduz!

Fakat o noktada susmam mümkün değildi, doğam gereği sahneden çekilmeden evvel sözümü söyleyecektim. Kendisine kıymetli eğitimlerine şiddetsiz iletişimi de eklemenin güzel olabileceğini ifade ederek baltamı bırakıp çekildim!

Ama ortalık yangın yerine dönmüştü bir kere! Tirübünlerde izleyici vardı ve serde de sıkı sıkı tutunulan "uzmanlıklar!!!"

Mağdurdu hatun kişi, zaten kanserdi, zaten uzmandı, ah bu onu üzenler yok mu, işte bu yüzden kapatacaktı sayfayı... Fakat öyle naifti öyle düşünceliydi ki ( ben mi, ben bu arada hep öküz, tü kaka:))) takipçileri rahatsız olmasın diye hemen kısıtlamıştı beni. Yüce gönüllülüğünden de engellememişti! Ah işte incelik, büyüklük böyle bir şeydi.

Bu ne ya? Sen durduk yere bokunla kavga et, sonra yangın çıkart, yetmesin yangını körükle ve "ah yandım!" diye çığlıklar at. Ben bu filmi çok izledim. Kırılganlık maskesini, hassas kadın numarasını katiyen yutmam. Erkeklere işler bu numaralar, kadınlara değil. Bu kadın modeline eskiden çok üzülürdüm, bir merhamet hissederdim ama benim öyle çok zaman kaybetmeme neden oldular ki, içimden "siktir et Elvan yaw" demeyi öğrendim.

İşte sonunda benim de başıma gelmişti bizim oğlanın yaşadığı. Futbol takımı tutarcasına körü körüne insanları idolleştiren kitle aynı fikirde olmayanı linç etmek için klavye başında bekliyordu! Sonuçta nedir durum? Kanserli kadını üzmüştüm! Kırılgan, narin insanı ve onun "uzmanlıklarını" kıskanmıştım! Ah kötülük timsali ben!

Dedim ya ortaçağ devam ediyor. Aynalar yalancı ( sosyal medya ) cadılar şifacı, prensesler büyücü... Onlar ilüzyonlar yaratarak kitleleri zehirlerken, yüzyıllardır oynanan oyunları kendi aralarında tekrarlarken, benim gibi ayrık otu cadıları asla ve katiyen aralarında istemiyorlar! Çünkü oyun kurucu kadro ezber bozulsun istemiyor. Burası "otu yol noktası!" 

Fakat gerçek her zaman kazanır, Ortaçağ boyunca kadının kadına düşmanlığı yüzünden linç edilen, yakılan binlerce şifacının, ki aralarında erkekler de var, çoğu masumdu. Kilise kayıtlarından alıntı yapan eserlere baktığımızda ihbarcılar genellikle birbiri ile husumeti olan komşulardan oluştuğunu görüyoruz. Yüzlerce ebe kadının acımasızca katledildiği ortaçağın bir benzeri şu an sosyal medyadır. Bütünün hayrına mesajlar veren şifacılara, prenses kostümlü cadılar savaş açmıştır. Şifacılara taraf olan benim gibi tipitoşlar da linçten kıçını zor kurtarır:)) Aman diyeyim, taraftarı bol, kostümü şatafatlı hatunlara bulaşmayın! Bırakın kısa vadede onların olsun zafer. Biz bu hayata uzun koşmaya geldik, ona buna cici görünmeye değil!


Hiç yorum yok: