29 Eylül 2020 Salı

NE Kİ YAZMAK?

 




Pelin Özer'den yardım istedim. "Bana yardım et, ben yazabilir miyim, yoksa bu boş, anlamsız, uzatmaları oynayan yıpranmış bir sevda mı? Eğer yazabiliyorsam yazmak, yok beceremiyorsam gelmiş geçmiş tüm kelimelerimi bırakmak istiyorum" dedim. Bunu ona, kendime, dağa taşa, kedim Theodora'ya ve bahçemdeki ıhlamura tek tek, bir daha bir daha söyledim.

"Yazı hayatının omurgası mı?" diye sordu Pelin. Ne güzel, ne kocaman  bir soruydu. Beni köşeye sıkıştırmak yerine kendime yakalanacağım bir patikaya sokmuştu aklımı.

O nicedir kaçındığım patikada yürürken, yazının hayatımın omurgası olmadığını, buna cesaret edemediğimi, yine aynı cesaretsizlikten ıskaladığım yüzlerce şeyi özlerken tutunmak için yazdığımı fark ettim. İkiye ayrılıyordu yazdıklarım; birinde okumalarım, yaşantıladıklarım, deneyimlerim, karşılaşmalarım, özlemlerim yani hayatın akışı öyle yükseliyor, o denli   duvarları yıkıyordu ki, kendi içime sığamıyor yazarak anlatmak, çoğaltmak merkezimden fırlayıp bolca konuk davet etmek istiyordum. Onlar da gelsin, onlar da duysun, hissetsin diliyordum. Dilek dilemeydi yazı. Dileğimdi. Görülmek, anlaşılmak ve paylaşmak isteğiyle yanıp tutuşmaktı. Şefkat, alkış ve daha ne lazımsa hepsini talep etmekti yazmak.

Bir de tüm bu görünür alemden uzak, göz kırpması kadar kısacık anlarda, kendimi hatırladığımda, o bilmediğim kaynaktan rüya gibi, sayıklama, esrime gibi gelen yazmalarım vardı. Çoğu kağıtla buluşamadan geldiği yere dönen, zihnimde akıp, bilinmezden gelip oraya dönen, nadiren kelimelere kavuşabilen üst bilincimin hediyeleri....

Semboller, sesler, hatıralar mıydı onlar? Kimdi bana şiir gibi fısıldayan varlıklar bilmiyorum.... Onların üzerime serptiği ışıltıyı kağıda götürene kadar yoluma olmadık engeller koyanlar kimdi peki? Beni yatağa çivileyen, her bir saç telimi yorgana yastığa düğümleyenler?

Koca bir hayattan geriye toplasan beş sayfalık şiiri varsa ömrümün, işte o engelleyicilere rağmen yazabildiklerimdir. 

Şimdi sen söyle Pelin Özer, yazmak dediğin şey tüm engellere rağmen yapılan eylem midir? Aklın kağıda dökülmesi midir? Yoksa o ikincisi gibi bir tür ruhsal esrime halinin kağıda kaçabilen sembollerini hale yola sokmak mıdır? 

Ne ola ki bu yazmak?





Hiç yorum yok: