12 Şubat 2014 Çarşamba

HAYATI YAZMAK...

...Okumak kadar zor. Nasıl ki gördüğünü okumanın binbir hali varsa, yaşadıklarını hele ki başkasının yaşadıklarını yazmanın da binbir hali var. Hayatını merak ettiğim sanatçılar, yazarlar hakkında kaleme alınmış eserlere baktığımda genellikle canım sıkılıyor. O insanların nerede okudukları, kaç çocuk yaptıkları veya kariyerlerindeki gelişmeler değil ki benim merak ettiğim. Asıl öğrenmek istediğim duyguları, olaylar ve kişiler karşısında hissettikleri. Bütün bunlardan çıkan öyküleri, resimleri, fotoğrafları, filmleri bilmek istiyorum. Yıllar boyunca cebinde taşıdığı bir saç tokası var mı? Olmazsa olmaz bir içeceği ya da daktilosu? Aşktan sürünmüş veya mutluluktan bayılmış mı anlatılmayacaksa yüzbinlerin gözündeki başarı ve yükseliş hikayeleri beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor. Tribünlere oynanmayan sahnelerin kaleme alınmadığı hayat hikayelerini yavan buluyorum. Bir biyoğrafi okuduğumda hakkında konuşulan, yazılan insanı aynanın diğer yanından görmek, o kendine bakarken, ben onun gözlerinin içine bakabilmek istiyorum. Bakışlarının ardındaki mahremiyetten payıma düşen kırıntıları toplayamayacaksam wikipedia var!

Belki sırf bu kaygılar yüzünden, hakkını verememek korkusundan elimdeki onlarca hikayeyi saklıyorum. Çünkü hayatı yazmak hiç kolay değil. kaldı ki sadece yaşamak bile bu denli zorken ve içinden geçmekte olduğumuz dönemde çoğu zaman yaşamıyor ve sadece hayatta kalıyorken, yazmak ne büyük cüret!

Dün Samatya'da sabah kahvemi içerken, kış güneşi altında bir kedi gibi yayıldım. Ne kadar uzun zamandır  ( en son Trilye'de kısmet olmuştu) bunu yapmadığını düşündüm. Kırk yaşımda kırk sabah kahvem yok desem, benim gibi kahve sever birine vah vah dersiniz değil mi?
O çok özlediğim martı sesiyle uyumalar ve uyanmalardan aylardır ayrıyım, mandalina toplamayalı kimbilir yine kaç yıl oldu... Peksimet ve domates yemeyeli... Bir hamama gidip su dökünmeyeli..
İnsanı insan yapan, hayatı da hayat yapan bütün bunlarken nedir kastımız canımıza Allah bilir!

Yaşamayı bile beceremediğimiz hayatın neresini yazayım ki ben?

 

2 yorum:

guguk kuşu dedi ki...

dün konya 20 dereceyi gördü. Aynen kedi gibi ben de yayıldım. Öğlen yemeğini kısa kollu elbise ile dışarda, sırtım ısınarak yedim.

Fortunata dedi ki...

:)) oooh ne güzelmiş.