Dün evdeki kahve stoklarının bittiği gerçeğiyle burun buruna gelince, çaresiz bir ruh haliyle dolapları karıştırmaya başladım. Amanın, bakınız ne buldum! Haziran ayında Tübingen'de keşfettiğim ( elbette Süper Prenses sayesinde) bir kahve&çikolata dükkanından aldığımız kahve! Ben, akılsız Elvan sonbahara sakladığım bu kahveyi sadece dolabın değil, hafızamın en dibine saklamış olmalıyım ki bulduğumda artık içilebilecek durumda değildi.
Çekirdekler kavrulsa acaba yani bir umut içebilir miyim diye denediysem de olmadı! Bu durumda yapılacak tek şeyi yapıp "IKEA evimizin herşeyi'nden!" aldığım kahvenin son kaşığına sarıldım. Ve bakınız ki, elimde kahvemle balkona çıkınca yukarıda fotoğrafını gördüğünüz güzellikle karşılaştım. Kahvemi bayatlatan Rabbim, sümbüllerin en güzelini vermiş bize!
Annem sivri dillidir ama yeşil ellidir. Bu soğanı saklamış olmalı ki, ben bu sabah güzelliğini görebildim. Hatta Burhan Bey'e de gösterdim.
Erken gelen bahara elbette içimiz buruk merhaba diyoruz. Keşke mevsimler bu denli hızlanmasaydı da, içimiz huzurla buyur etseydik çiçekleri, kuşları... Yine de hoşgelmişsin sümbülüm, sefalar getirdin balkonumuza.
Sıra lalelerde...