26 Mayıs 2013 Pazar

ÜLKER FIRTINASI

Geçti. Baharın tam da kapıdan çıkmakta olduğu günlerde, biz onu beklemez, hatta çoğumuz adını bile bilmezken geldi ve gitti.
Ülker Fırtınası'ndan bahsediyorum.
Güneşli bir günde en zayıf ottan, en kudretli ağaca kadar tüm doğaya gücünü hissettiren, insanın yüreğine endişe düşüren Ülker Fırtınası.
Ertesi sabah hayat kaldığı yerden devam etti. Denge bozan, kafaları karıştıran, ruhumuzdaki suları bulandıran yüzlerce fırtınadan birinin yaşandığını çoğumuz unuttuk. Tıpkı hayatlarımızdaki fırtınalar gibi....
Ben çok zarar görmüştüm bir zamanlar. Oysa birilerinin burnu bile kanamamış, bazıları en usta oyunculara taş çıkartacak kadar korkmuştu! 
Tıpkı doğadaki gibi; hayatın ortasında da otlar başını eğip kurtuldu, en güçlü ağaçlar köklerinden sökülüp fırlatıldı!
Şimdi çayırlar sakin. Başını eğen otların üzerinde kelebekler uçuşuyor. Ağaçlar mı? Onları geçen kış yaktılar. Ruhu üşüyen bir kadın için hepsi sobaya atıldı.
Ben kuzey rüzgarını yüzüme üfleyen balkonumda önce Ülker Fırtınası'nı sonra dolunayı seyrederken, dudaklarımı mühürledim. 

Siz, iki yalnız ruh, nasıl hala aşktan bahsedebiliyorsunuz ki? Bilmiyorum.

Hiç yorum yok: