16 Mayıs 2013 Perşembe

TAŞKAFA'NIN SON İKİ GÜN...

 
 
Bana haber vermeye tenezzül etmeden zırt diye gelip geçen bahara teessüflerimi sunar, çat kapı gelen yaza teşekkür ederim!
Zira Avcılar'a giden metrobüste beynim pişerken, bir yandan  Burhan Bey ayakta kaldı diye üzüldüm, diğer taraftan da son bir yılı nasıl harcadığımın hesabını yaptım. Sonuç ortada; alışveriş dehası sayılmam... Elimde kalan birkaç seyahat, birkaç gülümseme.. Ne bir kahkaha, ne de yürek çarpıntısı..
Ortalama, vasat, hatta zan zaman olmasa da olur günler... Bir iki güzel tanışıklık, birkaç lezzetli kahve belki...
 
Sahi ne ki hayat? Kocaman, uzun bir bekleyiş mi? Ölümsüzlüğe inanarak her gün biraz daha ölmek, her gün yaşamı bir sonraki güne ertelemek yanılgısı mı?
 
Neden biz insanlar bu kadar çok soru soruyoruz gelecek hakkında? Nasıl olsa gelmeyecek mi? Küçücük bir filiz, onu bir keçinin yiyebileceğinden habersiz boy atarken,  düşünür mü acaba on yıl sonra gölgesinde kimlerin serinleyeceğini? Meyve verip veremeyeceğini? Kuşların dallarına yuva yapıp, çocukların tırmanıp tırmanmayacağını? Sevgililerin gövdesine aşklarını kazıyıp kazımayacaklarını? Fakir fukaranın sobasında yitip gideceğini düşünür mü?
 
Düşünmek, düşünmek ve hatırlamak insanın kabir azabı!
 
Metrolar ağzına kadar dolu... İnsanlar hırçın, öfkeli. Adliyeler acı  çeken insanlarla dolu. Sanki bu yüzden şehrin dışına taşınmışlar.; biz acı ve ölümden uzak yaşayalım diye. Bu gereksiz kavgaları, çırpınışları asıl mananın yerine koyup yanılalım, biricik kıymetlimiz zamanı çarçur edelim diye!
 
En önemli görevlerde iş yapanlar tatminsiz... Para dertlerine deva olamamış. Bu gerçeğin altında ezilirken, ellerindeki tek gücün gölgesiyle, önlerine geleni kırıp geçirmekteler. Mutsuzlukla semiren egoları etobur canavarlar gibi. Besbelli onlar da yaralı..
 
Ama çocuklar var ya çocuklar, onlar karanlığı yırtan ışık nehirleri. Sesleri, masumiyetleri, gelecekleriyle beni büyülüyorlar. Bugün Eda'yı izlerken ve Leyla'nın saçlarını okşarken bir kez daha bu maceraya tanıklığıma şükrettim! Metroyu, adliyeyi, canavarları unuttum! Taşkafamı kırdım, içinden melek kanatlarım çıktı. Uçtum!
 
 
 
 

Hiç yorum yok: