Velhasıl bir dolunay vakti daha geldi çattı. Artık avluda gezinme zamanıdır. Üstelik baktım da, kapımın önünde bekleyen de kalmadı şükür. Her anlamda hiç olmadığı kadar güvenli bir dış Dünya beni bekliyor olmalı!
Sahi mi? Yok canım:))
Her şey algı; iyilik-kötülük, güzellik-çirkinlik, nefret-sevgi... Ben, kendi hayatımın biricik senaristi, yegane yönetmeni ve elbette başrol oyuncusu olduğumu gördüm göreli, figüranlara sataşmayı bıraktım. Kostümcüye çemkirmiyor, makyözü kenara çekip bitmeyen gözyaşlarımın hesabını sormuyorum. Mevzu net: ben ektim, ben biçtim. Ben yazdım, ben oynadım.
Öyleyse kime ne?
Dün gece rüyamda zamanla ilgili tarifsiz bir uyanış hissettim; her dakikayı tüm seçimlerimiz, kelimelerimiz, duygu ve düşüncelerimizle an be an yazdığımızı anladım. Görünen hayatlarımızda şimdiki zamanın içinde kalmayı başardıkça, geçmiş ve geleceğin de aslında şimdiki zamandan ayrı olmadığını ve aslında bir o kadar akışkan ve eş zamanlı olduğunu ne kadar net görüyor insan. Evet kelimelere dökerken ipi ucu kaçıyor, farkındayım. Ama aşk gibi işte, en güzel şiir aşkı ne kadar anlatabildi ki?
Tanrı zamansızlıktır, o yüzden külli olandır. İnsan ise zamana sıkıştırmıştır kendini, sınırsızlığa inanmaz, inanamaz. Aklın barikatındandır cüzziliği. Vay be dedim içimden, gün ışığında gelmeyen, geceyi kolluyor demek! Sabah bütün bu cümleleri dümdüz, doğruca duymanın, zihnimde ard arda dizip hayranlıkla seyretmenin keyfiyle açtım gözlerimi.
Zaman kusursuz bir boşluk gibi. Dikey, yatay, geçmiş, gelecek değil, an be an, defalarca ve defalarca seçenekler sunarak, her defasında tekrar ve hiç tekrara düşmeyerek, bilinen ve asla bilinemeyecek halleriyle.
Hissettiğimi, anladığımı anlatamamak ne fena...
Kehanette bulunmak nedir? Gelecekten bilmek? Geçmiş değiştirilebilir mi?
Einstein açıkça söylememiş mi? Aynı şeyi tekrar edip, farklı sonuç beklemek ne manasız dememiş mi? Aslında sadece o değil, aklı ve kalbi açılan, dış Dünya'nın avlusuna çıkmaktan korkmayan kim varsa söylemiş. Zaman yok, ölüm yok, ben ve sen yok!
Peki biz neden anlamamakta bu kadar ısrar etmişiz??
Anlatamadım di mi?