Bize ayrılan sürenin bir yılını daha bitirdik. Kimimiz farkında, bazılarımız ise hala ölümsüz olduğu kanaatinde. Hayırlısı.
Kendi adıma seviniyorum, ağır derslerle gelmeyen bir yıl olduğu için minnettarım. Çözemeyeceğim problem yoktu, işsiz, dostsuz, evsiz, umutsuz değildim. Etrafımdakilere duyarsız kalmadığım, kendimi ihmal etmediğim ve bu ikisi arasında dengede durabildiğim bir yıl mıydı derseniz, tam anlamıyla evet öyleydi diyemem. Bazen dengemi yitirdiğim, öfkemin, eski kırgınlıklarımın kucağına düştüğüm oldu. Neyse ki onlara tutunmadım, beslemedim.
Dostlarımla, arkadaşlarımla gezerken, keyfim için okurken, Theodora'nın büyümesini izlerken, kardeşimin kırk yaşını kutlarken mutluydum.
Sürprizleri oldu bana bu senenin; hem öğrenci oldum, hem de öğretmen. Her hafta bir yandan üç yaşındaki öğrencilerime yoga dersi hazırlarken, diğer taraftan üniversitedeki öğrencilerim için arkeoloji anlatmanın keyfine vardım. Şanslıydım. Bütün bu telaşın dışında merak ettiğim bir konuda eğitim almaya başladım ve sanırım en çok öğrendiklerimi öğrencilerime aktarırken öğrendim.
Bir kaç kez bahsetmiştim, mata çıktığımda garip bir şey yaşıyorum ve artık Elvan olmuyorum, başka bir ruhla anlatıyorum dersi; kelimeler benim değil, düşünceler su gibi akıyor. Tereddütsüz inanıyorum teslim olduğum bilgiye, yola. Her gün daha çok inanıyorum. Çünkü her gün daha çok işe yaradığını görüyorum.
İçimde bir ev var artık, bana ait. En çok orada öylece durmayı seviyorum. Uzun lafın kısası bana verilen sürenin şu son bir yılında tanıklık ettiğim, hayatıma yaklaştığı için bildiğim, duyduğum, deneyimlediğim herkes ve her şeyden razıyım. Nice yıllar olsun hepimize. İçinde sevginin, şefkatin, halden anlamanın, merhamet ve yaratıcılığın olduğu, anladığımız, anlaştığımız yıllarımız olsun.