Öyle karıştım ki, öylesine yoruldum, o kadar vazgeçmeye meyilliyim... İnanılmaz yakınım bırakıp gitmeye, ama en çok da kendimi.. Eğer ben değilse bu kabuk, benim değilse bu beden bunca üzülmek neden?
Şeb-i Aruz a bile tepki veremeyecek, Noel zamanı evimi tarçın kokutamayacak kadar köşeye sıkıştırılmış hissediyorum. Omuzlarımda kalın kalın hırkalar var sanki, abandıkça abanıyor üzerime... Ayaklarımda taş gibi ağır çoraplar, adım atamıyorum... Bu yüzden Theodora'yı seviyorum. Bu sebeple onun patilerinin arasına bırakıyorum yüzümü, gözümü. Kalbim, zihnim bu denli yırtılıp paramparça olmuşken, gözümün ucunda yaşlarla gülümsemekte inat ederken, varsın o yüzümü tırmalasın... Keşke tırmalasa, belki öfkem çıkar, patlar ve gider pencereden...
Gırtlağımda bir çığlık var nicedir bekleyen, avaz avaz bağırıp, damarlarımı çatlatasıya ağlamak ve öylece uyuyup kalmak istiyorum. Asırlarca uyumak... Taa ki hayatımı zorlaştıran madde ve mana dünyamı usul susul kemiren tüm asalaklardan kurtulana kadar derin bir uykuda öylece saklanmak...
Keşke...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder