Az evvel elime bir yazı* geçti, hocam yollamış; kalp ve beyin arasındaki köprüyü anlatıyor. Ne gariptir ki aklıma hemen sen düştün. Ben düştüm... Hayatımın ne kadar önemli, ne kadar geri dönüşümsüz bir bölümünü senin bu köprüyü kurmanı hayal ederek harcadığımı düşündüm. Yaşadığımız yüzyılın, çağın gerisinde kalmış son romantiği ben miyim bilmem. Ama bir kez bile çabalamadığım, bir tek gece bile dua etmediğim halde bunu daima hayal ettim: senin o köprüyü kurmanı ve üzerinden geçerek bana doğru gelmeni.. Adı üzerinde hayal... Benim kalbimdeki bir hayal.
Ölmeden önce sorsalar, "acaba size bir hayat daha verilse ne yaparsanız?" diye. İnan bu hayali oluşturacak her detayı silmek isterdim. Senin o köprüyü kurmanı hayal etmektense elimi harca bulayıp kendi köprümü inşa ederdim. Kaldı ki şimdilerde yaptığım da bu. Çaresizlik insanı çarelerin en büyüğüne götürüyormuş. Anladım.
İnsanlar köprüler inşa eder, köprüler yıkar ve köprülerde buluşurlarmış bir zamanlar. İşte o zamanların anısına saygımdan belki bilimsel değeri olan bir yazı ilgini çeker diye şansımı deniyorum. Benim için olmasa bile sevdiklerin için o köprüyü inşa etmeni dilerim.
Kucak dolusu sevgilerimle..
*Kalbimizin sadece vücudumuza kan pompalayan bir organ olmadığı bilim tarafından son yıllarda giderek daha iyi anlaşılıyor.
Kalbin daha önceden bilimin farketmediği, AMA sözde daha ilkel toplumların çoktan farkettiği, bildiği bir dolu yönü de bilim tarafından farkedilmeye başlandı.
Mesela kalbimizde NÖRONLAR bulundu. O sebeple de kalp nakli yapılan bazı insanlarda daha önceden olmayan alışkanlıklar, özellikle de daha önceden olmayan yeni yeme alışkanlıkları ortaya çıkabiliyor.
KALP İLE BEYİN ARASINDA BİR KÖPRÜ BULUNDU.
Bu köprünün henüz NE yaptığı bilinmiyor.Muhtemelen BİLGİ taşıyor. Çünkü nöron demek bize ait bilgiler demek.Ya bizim kalbe kayıt ettiğimiz,yada doğuştan gelen..
Kalbimizin beynimizden 100 kere daha güçlü elektrik Alan ve 5000 kere daha güçlü manyetik Alan ürettiği saptandı.
O kadar güçlü manyetik bir Alan ki 22.000 mil uzaktaki uydudan bile ölçülebiliyor.
Dünyanın manyetik alanındaki dalgalanmalardan biz insanların etkilendiği biliniyordu, ancak bizim kalbimizin yaydığı manyetik alanın dünya manyetik alanını etkilediği pek bilinmiyordu.
Yeryüzünün manyetik alanları ve bu alandaki dalgalanmalar uydulardan düzenli olarak ölçülüyor.
Örneğin ikiz kulelerin yıkıldığı 11 Eylül günü dünyanın manyetik alanlarında bilim adamlarının anlayamadığı anormal bir sapma olmuş.
Sonradan araştırdıklarında o gün televizyonlardan kulelerin yıkılma görüntüsünü dünyanın çeşitli yerlerinden izleyen insanların duyduğu üzüntüden kaynaklandığı anlaşılmış.
Kalbe dayalı yaşamı geliştirmek için bir Kalp Matematiği Enstitüsü bile kurulmuş.
Belki internetten girip bakmak isterseniz diye İngilizcesini de yazayım: IHM, açık hali ileInstitute of Heart Math.
Başında Howard Martin adında bir bilim adamı var. Sürekli kalp zekası ve kalpten evrene yayılan dalgalarla ilgili çeşitli bilimsel araştırmalar yapıyorlar.
Aslında tavsiyem, belkiye bırakmayın, mutlaka bu web sitesini ziyaret edin.
Bu enstitünün misyonu kalbe dayalı yaşamı geliştirmek, insanların stres düzeylerini azaltıp kalp ve beyin ilişkisinin COHERENCE dedikleri durumda kalabilmelerini sağlamak.
Bir de Global Coherence adını verdikleri bir yeryüzü manyetik alanı ile insan kalbi ve beyin manyetik dalgaları arasındaki ilişkiyi gözlemleyen bir proje ya da sistem kurmuşlar.
Coherence (uyum, ahenk , eş fazlı) durumunda kalp ve beyin dalgaları arasındaki ilişki uyumlu oluyor ve ölçülebiliyor.
0.10 hertz olduğunda coherence yani uyum gerçekleşiyor.
Ve bu dalga boyuna gelebilmek ise ancak bir başkası için şefkat, (çare, takdir, affetme ve şükran duyguları hissettiğinizde oluyor.
Bu durumda olmak ise sizin bağışıklık sisteminizin güçlenmesine, hastalıklarınız varsa iyileşmesine yardımcı oluyor, stres hormanları düzeyi düşüyor.
Aynı zamanda yeryüzü manyetik alanı ile de uyum içerisinde oluyorsunuz.
Hatta Coherence durumunda olup olmadığınızı ölçmek için bir alet bile geliştirmişler.
Aletin adı DA EM Wave. Artık bazı bilim adamları bu aleti takıp dolaşıyor.
Eğer uyum durumunda değilseniz alet de kırmızı ışık yanıyor.
Kalp ve beyin arasındaki iletişim uyumlu ise yani takdir, şükran ve sevgi duyguları içerisindeyseniz alet yeşil yanıyor.
Tabii kırmızı görünce hemen toparlanıp, bir dakika ben NE düşünüyorum, hissediyorum da kırmızı yanıyor diye kendinizi yoklamanız gerekiyor.
Ve hemen zorla da olsa kendinizi daha olumlu duygular hissetmeye yönlendiriyorsunuz.
Sizdeki yeşil ışıktan hem sağlığınız, hem de dünya manyetik alanı olumlu etkileniyor.
Bir süre sonra kendinizi iyice eğitip muhtemelen artık çoğunlukla yeşil ışıkta kalmayı başarıyorsunuz.
Bir de elinizi bizzat kalbiniz üzerine koymak da, elin yarattığı baskı yüzünden zihnin dikkatini oraya çekip kalbe inmeyi, kalple bağlantı kurmayı kolaylaştırıyormuş.
Bu sitede stresi azaltmak, kalp boyutunda yaşamayı öğretmek için başka teknikler de var.
Kısacası artık analitik zihinlerimizden uzaklaşıp daha çok kalp boyutunda yaşamayı mutlaka öğrenmemiz gerekiyor.
” Bilim de bunu söylüyor