9 Haziran 2012 Cumartesi

SİKKE, MANGIR VE ÇÜKKE VESAİRE

Akkavaklar altında çardağımıza oturmuş, Burhan Bey ile işçileri seyrediyoruz. Süpür süpür bitmiyor açmanın toprağı, sök sök azalmıyor kökler. Malum, ormanın ortasındayız! Ama ne orman... cangıl mübarek şehrin göbeğinde! İnsan ne dese az kalır ya, bunları zaman içinde yazarım inşallah. Bakınız diyalog şöyle:

"Elvan"

"Efendim Burhan"

"Bil bakalım sikkenin küçüğüne ne denir?"

"Ne denir?"

"Çükke!"

İnsan kazıda hep bilimsel sohbetler yapacak değil ya, bizim de hakkımız cıvıtmak! O sıcakta, tuvalet yok, su ısınmış, yemek desen eh! Ne yapacaktık ki!
şaka bir yana, arazimiz çok güzel. Gölün kıyısında, serin, akkavak ağaçlarının gölgesinde çalışıyoruz. Sinek ve türlü orman canlısı zaman zaman bezdirse de bence önemli değil, zira her an tetikte olmak insana bir tür farkındalık egzersizi!

Hiç yorum yok: