14 Haziran 2012 Perşembe

Duymak, dinlemek ve anlamak bambaşka manalara geliyormuş meğer. İnsanın duyduğunu dinlemeye başlaması, uzun uzun dinlediğini anlamaya gayret etmesi bambaşka şeylermiş.
İnsanın şansını fark etmesi de böyle birşey; kendini hep mutsuzluk ve kaybediş senaryolarıyla besleyen insan, bir uyansa, bir uyansa ve etrafına baksa, görebilecek aslında şansın tam ortasında durduğunu. Ama bakmakla görmek ve gördüğüne bir de gönül gözüyle bakmak da farklı.
Hiçbir durum biz hazır olmadan gelmiyor hayatlarımıza. Her adımın bir zamanı var. Sevgili Güven Arsebük'ün dediği gibi "hiç bir yemek piştiği kadar sıcak yenmez", biraz soğur, sonra yenir... Bazen anlamak ve anladığının tam ortasında olmak için, önce yitirmek gerekiyor. Yitirilen olmaksızın, nasıl hissettiğine bakmak, kalan boşlukla tanışmak gerekiyor. O boşluk belirliyor pek çok şeyi.

Şansıma minnettarım. Herşeyin olması gerektiği gibi ve tam da olması gereken anda gerçekleştiğini, olanın bütünün hayrına olduğunu biliyor ve buna inanıyorum. Hayatı getirdiği herşeyle birlikte kucaklıyorum:)

6 yorum:

guguk kuşu dedi ki...

beni de hergün kucakla noolur:(
buna çook ihtiyacım var.

Enis Diker dedi ki...

Hocam gülmek size yakışıyor :))

guguk kuşu dedi ki...

seni seviyorum:)

Fortunata dedi ki...

Ben de seni seviyorum Guguk kuşu:)

Fortunata dedi ki...

Enis Bey, teşekkür ederim:)))Hep beraber bol bol gülelim inşallah

guguk kuşu dedi ki...

böyle sözlere pek inanmam ama seninki yüreğime ulaştı