25 Mart 2011 Cuma

SABAH SABAH VIRVIR EDEN BEN.

Sabah sabah gazeteye baktım da, gerçi pek sevmem gazete okumayı, sinirime dokundu saçma sapan reklamlar. Mesela dokuz dil konuşabilen düdüklü tencere! Bi de saçlarınızın sağlığı için son nokta!
Her reklam kürkümüz için. Bilgi, iletişim, uzay her ne çağı ise bu içinde olduğumuz çağ, sadece bedenimize hizmet ediyor. Nasıl göründüğümüz çok önemli, ne hissettiğimizin ise hiç değeri yok!
Herkesin keyfi yerinde görünüyor ama kiminle azıcık derinleşse sohbet şikayetler alıp başını gidiyor.
Haftada bilmem kaç gün spor yapan kadınlar tanıyorum. Dertleri var. Değişmesi gereken tektaşları, çocuklarının yetişmesi gereken kurslar ve avakado ile yapacakları kanepeler var... Bir gömlek daha iyi midir acep diye sokulup, baktıklarım var; haftada iki yoga dersine gidip, sözde Hanya'da, Konya'da Mela'yı aramaktalar... Onlarda da dedikodu, haset gırla! E nasıl iş bu ya?
Reklamlar bir yandan, mutsuzluk diğer yandan. Kim kazanacak acep?
Bence bir kazanan yok. Zira kayıp denizinde yüzdüğünün farkında olan yok! Farkındalık denilen şey Osho kitabının adı değil sadece, daha fazla bir şey ama bende de onu anlatabilecek, öfkesine yenilmeyip, daha da iyisi, gösterebilecek olgunluk yok!
Bu yüzdendir ki gazete ve televizyon hayatımda neredeyse yok gibi. Ne gazeteye, ne de televizyona inancım sıfır. Ne algılamamızı istiyorlarsa onu pompalıyorlar. Eskidenmiş ajansları bekleme ritüeli ve tabii eskidenmiş gazetelere Allah gibi tapılan zamanlar...
Dedemin her akşam büyük bir dikkatle, sanki bitiminde rapor verecekmişcesine ajans izleyişi dün gibi. Babamın gazete okurken, sanki elinde ferman varmışcasına kırıştırıp buruşturmamaya özen gösterişi de öyle.
Yaşlanıyorum ben. Reklamlar derimin biraz daha geç kırışmasına öneride bulunabilirler. Hatta belki bazı ürünler bunu başarır da. Ya benim bu hayatı anladıkça sevmeyişim ve içime doğru büzüşen ruhum ne olacak? Ruhumun kırışıklıklarını açacak bir ütü veya kalbime sürdüğümde son yirmi yılı yaşanmamış sayacak bir krem var mı acaba? Sırf kızgınlıkla karışmış merakımdan soruyorum!
Biraz sonra evden çıkıp şu kızgın ruhumu yatıştırmak için Burhan'la buluşup, eski tarafa geçeceğim. Yani ruhumun üzerine pudra şekeri döküp, pamuk helva niyetine bir gün geçireceğim. Yarın sabah? Tabii ki gazeteye bakmayacağım!

1 yorum:

A-H dedi ki...

kesinlikle gazeteye bakmadan gune baslamak en akillicasi :)