Günaydın,
O günden beri kocaman, şiştikçe şişen, nefesimi kesen dilenmemiş bir özür büyüyor içimde. Hayatım boyunca tüm nezaketsiz ve en kaba davranışlarımı toplasam, bana uzatılan çiçeği reddetmek kadar kötü ne yapmış olabilirim, bilmiyorum. Gerçi istemedim diye senin onu aynı öfkeyle fırlatıp atman da daha mı azdı, inan bilemiyorum.
Ne kadar zor şeymiş iki insanın birbirine sokulması. Doğada kolayca kurulabilen bağ, bize, insana neden böylesine zahmetli? Tek istediğim sıcak, içten, neşeli anlarken bunca dram akıl alır şey değil.
İnsan kendine kapalı kutu.
İlk görüşte aşka inanmam fakat ilk görüşte tanıdıklık haline inanırım. Anlatsana nasıl birşey o desen, beceremem, sadece seziyorum. Yanına oturduğum an, kırık kahve makinesi haznesi görünen hikayeydi, oysa ben çoktan başka bir hikaye yazmaya başladığımızı ilk kelimelerimizde görmüştüm. Kimdin, neydin hiçbir fikrim yoktu ama orada, tam o anda uzun zaman önce kaybettiğim, unuttuğum birini, birşeyi hatırladım.
Sonraki günlerde de böyle devam etti.. Soğuk ve yakıcı bir ışığın vardı ve ben etrafında dönüyordum. Yaklaşırsam yanarım diye için için korkarak ama kendimi parlaklığından alamayıp taklalar atan güvercinler gibiydim. Yepyeni birşeydi ve aynı zamanda birkaç hayatlık eski. Güvenli gibiydi ama ritimsizdi. Elimi uzatsam tutacak kadar yakın ve millerce uzakta olan birşey...
Aslında ben gibiydi, benim kendime kavuşmama engel parçamın suret bulmuş haliydin sen.
Aynamı mı bulmuştum? Sen benim aynam mısın yoksa?
Bu çarpışmadan ne çıkar bilmiyorum. Herkesin benzerini aradığı Dünya'da benzerimiz olduğunu düşündüklerimizle ne yaşarız inan hiçbir fikrim yok. Tek bildiğim bir sebepten, belki sadece zamanlama yüzünden, tüm canavarlarımı kafesinden çıkartacak kadar büyük bir güç atfetmişim sana, senden evvel sadece bir kişiye verdiğim.
Rica etsem onları, canavarlarımızı kafeslerine geri gönderir misin? Yapabilir misin?





