24 Kasım 2025 Pazartesi

ÖZÜR DİLERİM




 

Günaydın,

O günden beri kocaman, şiştikçe şişen, nefesimi kesen dilenmemiş bir özür büyüyor içimde. Hayatım boyunca tüm nezaketsiz ve en kaba davranışlarımı toplasam, bana uzatılan çiçeği reddetmek kadar kötü ne yapmış olabilirim, bilmiyorum. Gerçi istemedim diye senin onu aynı öfkeyle fırlatıp atman da daha mı azdı, inan bilemiyorum.

Ne kadar zor şeymiş iki insanın birbirine sokulması. Doğada kolayca kurulabilen bağ, bize, insana neden böylesine zahmetli? Tek istediğim sıcak, içten, neşeli anlarken bunca dram akıl alır şey değil. 

İnsan kendine kapalı kutu.

İlk görüşte aşka inanmam fakat ilk görüşte tanıdıklık haline inanırım. Anlatsana nasıl birşey o desen, beceremem, sadece seziyorum. Yanına oturduğum an, kırık kahve makinesi haznesi görünen hikayeydi, oysa ben çoktan başka bir hikaye yazmaya başladığımızı ilk kelimelerimizde görmüştüm. Kimdin, neydin hiçbir fikrim yoktu ama orada, tam o anda uzun zaman önce kaybettiğim, unuttuğum birini, birşeyi hatırladım.

Sonraki günlerde de böyle devam etti.. Soğuk ve yakıcı bir ışığın vardı ve ben etrafında dönüyordum. Yaklaşırsam yanarım diye için için korkarak ama kendimi parlaklığından alamayıp taklalar atan güvercinler gibiydim. Yepyeni birşeydi ve aynı zamanda birkaç hayatlık eski. Güvenli gibiydi ama ritimsizdi. Elimi uzatsam tutacak kadar yakın ve millerce uzakta olan birşey... 

Aslında ben gibiydi, benim kendime kavuşmama engel parçamın suret bulmuş haliydin sen.

Aynamı mı bulmuştum? Sen benim aynam mısın yoksa?

Bu çarpışmadan ne çıkar bilmiyorum. Herkesin benzerini aradığı Dünya'da benzerimiz olduğunu düşündüklerimizle ne yaşarız inan hiçbir fikrim yok. Tek bildiğim bir sebepten, belki sadece zamanlama yüzünden, tüm canavarlarımı kafesinden çıkartacak kadar büyük bir güç atfetmişim sana, senden evvel sadece bir kişiye verdiğim.

Rica etsem onları, canavarlarımızı kafeslerine geri gönderir misin? Yapabilir misin?








15 Kasım 2025 Cumartesi

MEVSİM GİBİYDİM BUGÜN




 

İyi akşamlar, biraz sonra güneş batacak ve hepimiz sıcacık evlerimizde karnımızı doyurup, yarın sabaha kadar birbirimize veya battaniyelerimize ve kedilerimize sarılıp, saklanacağız. Yani şanslı olanlarımız böyle yapacak ve kendisi kadar iyi koşullarda olmayanlara da dilerim dua edecek.

Bu sene bana bir haller geldiğini her mevsimi bayıla bayıla yaşadığımı hatta kuru fasulye yemişim de aman suyu ziyan olmasın diye diye ekmek banarcasına keyfini çıkarttığımı biliyorsunuz. Sevdim ben yeni bakış açımı, zira ilk kez hayatın yanımdan geçip gitmediğini, benim ona dahil, onunla paralel, hatta iç içe  olduğumu hissettim. Kaçırdığım mevsimler mi? Onları düşünmedim. Elimdekiyle o kadar tatmin olmuş, aldığım her nefese ve adıma öylesine minnetle doluydum, doluyum ki, aklımın köşesinden geçmedi eski mevsimler. 

Tek mevsim vardı, içinde olduğum. Sonbahar.

Sık sık arkadaşlarımla buluşuyor, konuşuyorum. Bazen kendime uzun ve içinde oyuncaklarımı açtığım ev ortamları yaratıp taşlar boyasam, kekler, yemekler pişirsem de sevdiğim, kıymet verdiğim insanları görmeyi atlamamaya dikkat ediyorum. Yalnız hissetmek ve eksiklenmek hoşuma gitmiyor. Kendimi sevilip, sevdiğim, korunduğum ve kollandığım bütünlüğe ait hissetmeyi tercih ediyorum. Yalnızlaşmak hiç akıllıca ve sağlıklı gelmiyor.

Uzun sabah yürüyüşleri çok iyi geliyor. Tazelendiğimi, uzun ve buz gibi bir kışa hazırlandığımı hissediyorum. Bu sabah ilk kez kahvaltıda çorba içtim. Yani kendimce yaklaşmakta olan kışa merhaba demiş oldum. Sonra sakin sakin taşlarımı boyadım. Her birinin hikayesini görmek için gözlerimi ve kalbimi açma oyunu oynadım. Biri annem için, biri de kendimeydi. Sonuncusunu da çok sevebileceğim ama kendini hiç sevmeyen bir dostum için boyadım. Boyarken umut ettim, bir sabah uyanır ve kendini sevmeye niyet eder ve beni arayıp "hadi bana yardım et" der diye. Bu bir dilek tabii. Tüm diğer gerçekleşmesini umduklarım gibi.











13 Kasım 2025 Perşembe

NE YAŞADIM BEN?




 

Başlıktan açıkça anlayabileceğiniz gibi yine kendimce ve elbette her zaman benden beklenebileceği gibi, saçma sarmış bişi yaşadım. Neden? Muhtemelen ben böyle; saçmalarla sarılmış biriyim de ondan!

Yok yok kendimi kendime, kendimi size yani affedin de elaleme jurnalleyecek değilim. Sadece yazacağım; yazarak azaltacak ve yine yazarak yarım bırakılanlar koleksiyonuma ekleyeceğim.

Ben hiç aşık olmadım biliyorsunuz, olduysam da aşıkken aşık olduğumu hiç anlayamadım. Akışta kalmak hiç ama hiç becerebildiğim bir şey olamadı. Zaman zaman yaşama ve dayatılan samimiyetsizliklere baş kaldırdığım oldu, olmadı değil. Fakat yine de yeterince asi olmadım hakkıyla, hep kaçaktım, kaçandım oyunlarda. Hani şu zora gelince kaçan.

Ama istedim; durmak, kaçmamak ve tam aşıkken aşkın içinde durabilmeyi çok istedim. Olmadı, yapamadım. Kalbimin buzu hep geç çözüldü. 

Kısmet diyelim.

Geçtiğimiz aylarda diğerlerine benzemese de, anımsatan bişi geldi başıma, romantik demekten sakınmayacağım bir oyun oynadım. Biriyle gülmeyi, onu anlamaya çalışmayı ve kendi başıma gelenleri anlatmayı özlediğimden olsa gerek kendimi fazlasıyla kaptırdım.

Yaşama dair istekli olan birini değil de kıyıda duranı neden seçtin derseniz, benim paternimde kıyada duranı seçmek var!

Benim babam ve annem birer kıyıda durandı. Bu sebeple olsa gerek kıyıda duranı kurtarma, oyuna katma güdüsü beni yaşama bağlayan iplikçik gibidir! Sanki herşeyden ümidini kesmiş birini hayata katarsam, benim o akmayan donuk parçam da yeniden yatağına dönüp gürül gürül akacak zannederim. 

Ah bu ben ve bitmez tükenmez zanlarım...

Tatlı, oyuncu ama besbelli sert bir rüzgardan kaçtım az evvel. Şu hayatta taptığım tek şey rüzgardır ama kaçtım... Yeniden yeşillenen kırılgan dallarımı, dallara çekine çekine yerleşen çiçeklerimi korumak zorundaydım. Yine de güzeldi, bir yerlerde hala oyun kurabileceğim birilerinin olduğunu hatırlamak güzeldi.

Yaşadığımın ne olduğunu bilmiyorum. Aşk? Oyun? Dostluk denemesi? Derin suda çimlenmek? Kalp masajı? Neyse ne, teşekkür ederim hayat; verdiğin ve esirgediğin herkes ve her an için, teşekkürler.

Peki ne yaşadım ben? Bilmiyorum:)))











7 Kasım 2025 Cuma

MANASIZ BİR ROMANTİZM İÇİNDE KIVRANAN RUHUM..




 

MEVSİM BENİ YOK ETTİ! Renklerin güzelliğinden, rüzgarın yumuşaklığından fena halde sarhoşum. Kendimi çok huzurlu bir tablonun içinde yan gelmiş yatıyor hissediyorum. Kaldı ki dün parkta iki seksen uzandım. Yer gök güneşti, eve giremedim.

Bugün daha sakin hem bulutlar hem de güneş. Rüzgar yok. Soğuk değil, sıcak değil. Akşam tiyatroya gidecek gücü ve isteği bulmayı umut ediyorum. Bakalım olabilecek mi?

Yazmak istediğim çok şey var. Mevsim hakkında, aşk hakkında, insanın asla sakinleşmeyen ruhu hakkında...