28 Eylül 2025 Pazar

YENİ OYUN ARKADAŞLARIM


 

Günaydın İyi Pazarlar,

Bir süredir kendimi hafif hissediyorum. Elbette verdiğim üç beş kilonun ve gördüğüm tedavilerin faydası sonsuzdur ancak asıl güzellik kendime yepyeni oyun arkadaşları bulmuş olmam. 

Şanslı, zor, karışık duygularla geçen bir yazdı. Açıkcası sonbahar da öyle. Kendimi zaman zaman yüzeye çıkıp nefes alan balıklar gibi hissediyorum. Nefes almanın önemini unutmamaya çalışıyorum. 

Burhan hala kazıda. Bu ay sonu birkaç günlüğüne İstanbul'a gelecek ama bakalım ne zaman? Nefes'le dersler de henüz başlamadı, inşallah Ekim'le birlikte. Onlar da hayatıma dönünce doya doya oynayabilirim.

Ne kadar değerli birşey beklentisizce iyi zaman geçirmek. Havadan sudan konuşup şakalaşabilmek. Özlemişim. Sakince, nazikçe ve içtenlikle kendim gibi davranabilmeyi özlemişim. Birilerinin beklentilerini karşılamak zorunda olmadan, kendimi beğendirme veya onaylatma derdine düşmeden, öylece ve sadece orada olmayı özlemişim.


En çok istediğim şeylerden birini yaptım bu yaz, İstanbul Boğazı'nda yüzdüm. Hem de ne yüzmek! Hayatımın en beklentisiz, en sakin günlerine iki tane daha ekleyerek.

Şimdi sırada sonbahar ve kış var. Yaşamak, çalışmak ve eğlenmek için. Kelimelere dökmekte tutuk kalsam da yeniden oyuncu olmak hoşuma gitti demek istedim.

Oyunda kaldığımız güzel bir hayatımız, güzel bir Pazar günü olsun.

18 Eylül 2025 Perşembe

YÜKSELİŞ, DÜŞÜŞ VEYA YERİNDE SAYMAK

 




Günaydın,

Bence hepsi, herşey aynı kapıya çıkar, insan ölümlü. Yaşam su gibi akmakta ya da insan o suda akıp geçmekte. Durmayan bir devinimdeyiz. Hatta ölümden sonra bile. 

Düşünsene; çürüme, çürüyenin toprağa karışması, orada biten otu beslemesi, aynı otu kuşun böceğin yemesi, yediğini sıçması.... Dur durak yok! Hal böyle olunca da anın, anın getirdiklerinin geçiciliği içinde sağduyulu olmaktan gayrı çare yok. 

İnsanlara göre şekil alamayız, onların gelgeç hırslarının, anlık sevecenliklerinin bizi duygudan duyguya sürüklemesine izin veremeyiz. Zihnimiz de güvenilir birşey değil, ona hiç güvenemeyiz. İnsanı çöllere düşürmeyen, dağlara çıkartıp, denizlerde boğmayan tek  durum gözlemci olabilmesidir.

İnsan kendini bir fosil inceler gibi sakince izlemeli. Hangi duygu bizim, hangisi öğrenilmiş? Ne vakit ezberden okuyoruz? Hepsini bir bir yakalamalı. 

İnsan bu dünyaya mutlu olmaya değil, insan olmayı deneyimlemeye geldi. Hep hatırlamalı... Hatırlatmalı.




6 Eylül 2025 Cumartesi

HERŞEY TEKRARDAN İBARET, SIRF İNSAN ANLASIN DİYE....



Herşey tekrardan ibaret. İspatı mevsim döngüleri. İnsana defalarca şans veriliyor, baktığını görsün, gördüğünü anlasın, anladığını sevsin, kıymet bilsin diye.

İnsan kör, insan uykuda, insan unutmuş kendini haritada işaretlenmemiş uçurumlarda...

Kaç mevsimi ziyan ettikten sonra idrak edilir ki yaşananın son olma ihtimali? Kaç mevsim avuçlarımızdan kayıp gittikten sonra kıymeti bilinir sımsıcak bir çift çorabın ve yumuşacık şalların?

Kış kapıda. Kış zor bekliyor sırasını; ağırlığı, ödülleri ve cezalarıyla sabırsız... Bir kase çorbayla şansımıza gülümseyip, havalara uçacağımız erken inen akşamlar kapıda... Ama önce sonbaharı seveceğiz. 

Bu sabah yılın ilk yağmurunun şarkısıyla uyandım. Şükrettim sabahın serinine, kahvemin lezzetine, sarmaşığa düşen ilk sarı renge.

İlk sarı yaprağı düşündüm uzun uzun... Acaba farkında mı ne kadar cesur olduğunun? Diğerlerini usulca döngüye davet ettiğinin? Muhtemelen değil, öylece, kendiliğinden oluvermenin tevazusunda, düşünmeden akmanın sadece dönüşmenin büyüsünde... 

O ilk sarı yaprak olmak istedim bu sabah; usul usul rengimi değiştirmek, sessizce ilham olmak istedim geleceğe adım atmaya çekinen parçama. Sonucu ne olursa olsun diyerek, o ilk sarı yaprak kadar teslimde olmak istedim değişenler karşısında.

Nicedir çığ gibi büyüyen hastalıklar ve ölümler sardı etrafımızı. Sokaklarda korkuyla, tedirgin yürüyen kediler ve köpekler. Onların korkusuna elleri kolları bağlı seyirci kalan bizler... Bu sabah benim kadar şanslı olamayan, uyanamayan nice çocuk, genç Dünya'nın bir yerlerinde... Onlar uyanmadılar...

Ruhlarımızda ağır bir bulantı, bedenlerimiz direncini korumaktan utanmışken son inadımla, son gücümle mevsimi seyrediyorum. Bana bir sonbahar daha verilir mi hiç bilmiyorum?

Ne elin kolun bacağın, ne gözlerin, ne damağındaki tat... Hiçbiri sonsuza kadar senin değil. Verilirken de alınırken de teslim olmaktan başka çaren yoktu, hatırla. Tek gün var, tek saat, tek dakika ve sen o hangisi asla bilemeyeceksin... O halde benimle ol ve o ilk sarı yaprağı düşün şimdi, onunla bir, benimle bir, nefes alan, alamayan herkes ve herşeyle birlikte sadece ol. Sadece nefes al, hakkın olan nefesi uzun uzun al ve ver. 

Dünya'yı son defa koklarcasına içine çek rüzgarı ve sakince verirken mevsimi selamla benimle birlikte :)









3 Eylül 2025 Çarşamba

HELLO MY DEAR, IF YOU..






Canım benim,

İyi bir hayat mı istiyorsun? Olur tabii, olur da bunu sadece sen kendin için yapabilirsin. Samimiyetle, sakince, akışta kalarak ilmek ilmek dokuyacak, yaratacak ve yarattığın anın içine atlayıp, onunla akacaksın, hepsi bu :)))

Nereden bildiğimi sor tabii, sor ki anlatabileyim. Ben öbür türlüsünü çok denedim; kusursuz cümleler, upuzun sofralar kurdum. Evler boşalttım, evler döşedim. Diplomalar aldım. Okudum. Bişi bişi. Olmadı olmadı. Olamadı.

Ne zaman ki vazgeçtim ve saldım, iyi ve unutulmaz olanlar hep o vakit geldi yamacıma:)

İyi bir yaşam kabulde kaldığın, iyiliği bizzat yarattığın, iyiliğe inandığın zaman mümkün. Uzaktaki bir köy gibi değil, balkonundaki sarmaşık gibi düşün. Unutulmuşluğun acısını bırak, hatırlamanın ekşi tadını da. Yepyeni bir yemek pişir bu sabah, hiç tatmadığın baharatlar olsun içinde hem sana, hem hayata sürpriz!