Günaydın,
Zor bir geceydi. Rüya diyemeyeceğim, keşke hayalet olsaydı ama o da olmayan yine geldi... Ya da ben oraya gittim. Neyse.
Bu tür rüyalar epilepsi nöbetini andırıyor. Bittiğinde fazlasıyla hırpalanmış oluyorum. Anlıyorum, bana makul olanı seçtiğimi, diğer yolda zaten istenmediğimi söylüyor peki ama ben bunu tekrar tekrar duymak istiyor muyum? Onu soran yok....
Harabe sayılabilecek ama benim daha önce de annemle gittiğim bir evdeyiz. Altmışlı yılların sonundan üç katlı bir aile apartmanı. Biz annemle baktığımızda kiralıktı, bu defa da öyle ama herşeyi kırmışlar, pencereler bile plastik yaptırılmak üzere çıkartılmış.
Evi dikkatle geziyorum. Dairenin sağında ve solunda dev salonlar var.. Oralar ne olacak, neden var? Zihnim mind the gab diye fısıldıyor...
Kapı kolları yaprak desenli pirinçti, dümdüz ruhsuz kromla değişmiş. Mutfağın üst dolapları sökülüp, yenileri sipariş edilmiş... Basamaklı, evin büyüklüğüne göre dar sayılabilecek ama sevimli bir mutfak.
Bir yandan asla doğru olmadığını seze seze ikimizi bu evin içinde hayal etmeye çalışıyorum. Acaba sana fazla mı basit gelecek? Endişeliyim, bu evde mutlu hisseder misin bilmiyorum...
Dün gece söylediğim gibi bambaşka değerlerimiz var, aynı şeylere eğilmiyoruz... Nasıl olabiliriz?
Havuz var. "Kullanabilir miyim?" diye soruyorum. "elbette" diyorlar.
Açmamam gerken bir kapı var, açıyorum. Şoke oluyorum, orta yaşlı çıplak kapınlar ve erkekler dans gibi garip bir ritüeldeler. Neler oluyor bu evde? Nasıl bir hayata evet demiş oluruz? Tedirgin oluyorum dev boşluklardan, dansçılardan ve tanımlayamadığım gizemden.
Bizim garipliğimiz bize yetmez gibi bu ev fazla mı kaçacak acaba?
Bana her zaman olduğu gibi hiç yardım etmiyor ve bu kararda da yalnız bırakıyorsun. Sen beni her olasılıkta, her evrende yalnız bırakıyorsun....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder