29 Temmuz 2025 Salı

6:02- 8:22 SON ŞANS BALKONA KOŞMAK İÇİN!

 

Günaydın Kentlerin Kraliçesi Sakinleri,

Her yerde ambulans sesleri... Çöplerden yükselen kötü kokular... Denizden esen rüzgar koridorlarını kapatan akılsız mimarlar, müteahhitler.. Sokağa bir kaseye su koymaya erinen Ayşe Teyze... Hepinize günaydın!

Sadece size de değil, inadına insan kalanlar diğerlerine de günaydın!

Kazananı kaybedeni olmayan, öylece akıp giden hayatlarımızda küçük zaferlerle sevinip, mikro değerdeki şeylerle canımızı sıkmak nedir yahu? 

Tanrının laneti, insana olağanüstü bir ruh üfleyip, sonra da içine dünyevi olana yenilme nüvesi eklemiş olması değilse ne ola?

Terleyerek uyuyor, gece boyunca hortum gibi kendi etrafımda döne döne sabaha tam pişmiş döner tadında uyanıp, kedimi zar zor sever sevmez duşa koşuyorum. Katiyen kurulanmayarak kendime kahve yapıyor ve sahip olduğum sabah saatlerine şükrediyorum. Şükür ki ne şükür, en derinden, en içten.

Az zamanım olduğunun farkında, günün kalanına daha şimdiden saydırmadan, yapamayacağım işleri gözümde büyütmeden önce okuyor, sonra yazıyor ve yangınları, çölleri, sokakta çalışmak zorunda olanları düşüne düşüne susuyorum.

Gerçekten bu kadar çaresiz bir hiç miyim yoksa tembel tenekenin önde gideni mi asla emin olamayarak bismillah diyerek başlıyorum. Sahibime emanet!

28 Temmuz 2025 Pazartesi

MADDENİN SIVI HALİ İSTANBUL OLABİLİR.

 

Günaydın Ahali,

İstanbul'da cehennem provası yapan biz faniler, kuzeyin kuytu köşesinde serin serin yaz geçirenlere selam eder, haset değil ama soğuk rüzgarlara hasret deriiin imrenmelerle kıvrandığımızı söylemek isteriz. En azından ben isterim.

Sadece maddi konularda değil maneviyatta da en içerilerden, vicdandan ve merhametten sınava tutulduğumuz şu ahir ömrümüzde sanırım böylesi bir final haftası ne duyduk, ne de gördük. Korkunun kaygıya ve çaresizliğe karıştığı, birilerinin veya birşeylerin bizi daldan kiraz toplar gibi alıp alıp bi yerlere ve hatta başka alemlere savurduğu şu adını koyamadığımız halimiz nedir ve nice olur bilmiyorum.

Herşey ve herkese kulak mı tıkamalı yoksa en yakındakilere el uzatıp, ben bu kadarına yetebildim mi demeli hiç emin olamıyorum. Zaten hep söylüyorum ya, kafamın içindeki tiyatrodan kalbimi duyamıyorum. 

Benim kalbimin dili yok. Kopmuş. Bir zaman bir yerde çok konuşmuş ve hart diye kökünden sökmüşler. İşte bu yüzden havanın sıcağını dile dökebiliyorum ama içimdeki alevleri anlatacak kelime bulamıyorum...

Madenin sıvı hali Dersaadet, katı hali benim yüreğim mi?

27 Temmuz 2025 Pazar

EVDE OLMAK

 


Mutlu Pazarlar, tabii bunca felaketin ortasında mutlu olabiliyorsanız. Ben oluyorum valla. Sabah yataktan kalkıp balkona çıkınca, elime kahve fincanımı alıp kedimi sevince gayet mutlu oluyorum. Ha, o mutluluk güne sirayet ediyor ve beni tam zamanlı kurtarıyor mu derseniz, elbette hayır, sonuçta şehrin göbeğinde her birinizin maruz kaldığı bombardımandan bende nasibimi alıyorum.

Günlerce yüzmeme ve litrelerce su içmeme rağmen içim ateş parçası. Sadece ormanlara ve hayvanlara da değil, teyzeme, geleceğe ve gün ortası saatlere denk gelirsem de bildiğin etimdeki acıyla yanıyorum. Ne pis günlere kaldık demeyeceğim ama tuhaf zamanlara denk geldiğimizi inkar edemezsiniz.

Tüm mitolojilerin, tarihin, bilimin, simyanın, kimyanın ortaya karışık sunulduğu, hedonistlerle kölelerin aynı pistte dans ettiği çılgın bir partide gibiyiz. Hadi geçtim partiden de benim burada ne işim var? Ah, bir bilsem!

Evimdeyim. Evde oturmuyorum ama evime sığınıyorum. Hayvan gibi saklanıyor, mecbur kalmadıkça nükleer savaş çıkmışcasına dışarı çıkmıyorum. 

Teyzem hala hasta. iyileşecek mi, yoksa böyle böyle azalacak mı onu da bilmiyorum. Dizlerim daha iyi. Hala verilecek kilom, kasa dönüşecek yağlarım var. Sıcaktan kımıldayamıyorum.

Ama evdeyim. Kedimle evimdeyim ve bunun kıymetini çok iyi biliyorum.

Hadi hala mutlu olabilirsiniz bir dans müziğine, bir kadeh buz gibi şaraba bakar. Hadi ya, yaparsın.