27 Aralık 2023 Çarşamba

SERVET -III-

 

Biliyor musun Selma, insanın kendine ettiğini başkası etmiyor şu hayatta. Bi de akrabalar... Müsibet gibi bişi akrabalık. Ben bu dertten çok çektim. Babamın ailesi de, annemin ailesi de her daim canımı sıkmayı başardılar. Bir iki insan dışında inan hepsini zevkle Alaskaya yollardım. Tek yön.

Fakat elli yaşımda hala bu konuya takılıyorsam artık onlardaki değil, kendimdeki soruna odaklanmalıyım. Zira belirleyici olan benim. Onlar değil.

Dün  en küçük teyzeme uğradım, geçmiş doğumgününü kutlamak için. Biz onun eşine dayı deriz. Enişte demek için fazla iyi bir insandır dayım. Üstelik sahiden hepimizin dayısı olmuştur. Bu ziyaret aslında ona hürmettendi. Neyse, sohbeti teyzemin önyargılı ve akılsızca cümlelerinin yönetmesine ilk defa izin vermedim. Bağırmadım, öfkemde kaybolmadım ama "o öyle değil, şu an tamamen ezberden konuşuyorsun" dedim, diyebildim. Bozuldu. Bozulsun. Söylenmeyen kelimelerin yaptığı basınç gerçekten ama bak şaka değil sahiden kan değerlerimi bozuyor. Bu artık fiziksel bir durum benim için.

Tam kazasız belasız sıyırdım bugün hayattan derken büyük dayım aradı. Ona uğramalıydım! Neredeydim? Döndüğüme göre neden döndüm dememiştim?

Ya sabır ve de eyvallah diyerek krala saygılarımı sunmaya inine, pardon bürosuna gittim. Ama sadece saygılarımı... Çünkü ne zaman sevgilerimi sunsam ve sevgisine sığınmak istesem ensemden bir ısırık almıştır!

Biliyor musun ben küçükken dayımı sevmezdim, ona tapardım! O kadar neşeli, o kadar yaşamaya yakışan bir adamdı ki, tüm tatlılığıyla hayatımızda olmasına hepimiz bayılırdık. Ama yıllar içinde bir türlü yerli yerine oturamayan pek çok duygu durumu ve olaylar yollarımızı ayırdı. Senelerce aynı binada iki yabancı aile gibi yaşadık. Sadece o apartmanda yaşadıklarım bile film olabilir. 

Dün öğleden sonra dayımla boğaz köprüsünden geçerken içimden, mecaz değil, gerçek anlamda "köprüyü geçene kadar dayı!" dedim. Zira yetmiş altı yaşındaki dayım, onca paraya, şan ve şöhrete karşılık yumurtaya üfleyenlerdendir. Kendi yolundan yürümeyenleri katiyen anlamaz. Despot, buyurgan ve sabit fikirlidir. Kalbinde sevgi yoktur. Bilmez veya unutmuştur insanları sevmeyi. Duygusaldır ama bütün sevgisiz insanlar gibi kontrolsuz ve içtenliksiz, refleks gibidir anlık duygu yoğunlukları. İstikrar barındırmaz. Düzensiz elektrik akımları gibidir dayımla yakınlık. 

Ne trajiktir ki ona verdiğim şansları asla değerlendirememiştir. Her defasında bana hayal kırıklığı olmuştur. Fakat sonunda kaz kafam anladı Selma, neyin önünde eğildiğin, gücünü neden aldığın belirliyor kimliğini. İşte bu yüzden uzuyor servet yazısı. Ben dayıma bu denli şaşırarak bakarken, ondaki sevgisizliği görürken ve üzülürken kendini iyi kılmayışını şaşkınlıkla karşılarken o değil, ben eve gelip düşünüyorum. 

Neden denge bu kadar zor?

Neden benim dayım sevdiğini iddia ettiği biriyle egosunu ve kibrini aradan çıkartarak sohbet edemiyor? Nedir bu kendine benzemeyene üstünlük kurma derdi?

Derdi şu Selma, bende onun parayla, kariyerle elde edemeyeceği bişi var. Hangi derneğe üye olursa olsun, gömleğini kim dikerse diksin, kiminle ahbaplık ederse etsin asla ona yeterli gelmiyor. Kardeşim değil bak, özellikle ben ayarlarını bozuyorum. Muhtemelen babamdan bana kalan ışık delirtiyor onu:)

Aylarca Bodrum'da misafir edilmiş olmamı anlayamıyor. En mütevazi pansiyon üç bin lirayken nasıl oluyor ve insanlar bana evlerini açıyorlar? Ne karşılığında? Onun milyon dolarları varken, istese hala bir malikane alabilecekken, ben nasıl olup bütün bunlara çabasızca erişebiliyorum? Anlayamıyor... Ya da fazlasıyla anladığı için benimle sohbet etmek yerine sağlık sigortamı, kardeşimin yanlış yatırımlarını konuşmaya çalışıyor. Çünkü üstünlük sağlamaya, bana kendimi kusurlu, yanlış yolu seçmiş hissettirmeye çalışıyor. Ama bilmiyor, teyzemin bilmediği gibi o da bilmiyor ki, ben değiştim, hatta dönüştüm. Kime yakın olmam gerektiğini anlamadım, oldum! Oluyorum.

Ne olacak biliyor musun? Ben içeri yaklaştıkça, daha da parlayacağım. Işığım artacak Selma, ışık arttıkça bundan keyif almayanlar önce güneş gözlüklerini takacak, sonra kafalarını çevirip gidecekler. Yani madde ile mananın bir ayrılık vakti er geç gelecek. Ben de beni görünce iki ışıklı topun kucaklaşması gibi bana koşanlarla yürüyeceğim ömrümün kalanında. Abartıyor muyum? Öyleyse kusura bakma teşbih nihayetinde ama bana sevgi lazım. Önünde eğilmek istediğim tek şey bu. Ben sevgiye eğilmek, yaşama, döngülere eğilmek istediğimi anladım Selma. Benim servetim benmişim! Önce ve sadece kendime eğileceğim:) Benim servetim de bu oldu ve bu olacak; kaybettiklerinin yerine kazandığım şey hakiki bir ben olacak.


Bitmedi....



4 yorum:

Selma dedi ki...

Bitmesin... 💙🙏
Bilmiyorumki Elvancım, bazı insanlar kalbinin anahtarını bulamayacak kadar uzaklaşmış yada kaybetmiş oluyor.
Cemal Süreua'nın dediği gibi "anlamıyorum, burs mu veriyorlar birbirini sevmeyen insanlara" ben zaten çocukluğumdan beri bu dünyadan bir şey anlamadım.
Akrabadan yana şanslıyım ama
çok güçlü bağlarımız hiçbir zaman olmadı. Böyle şahane. :))

Daha yeni izleyip bitirdiğim bir kore dizisi vardı my mister başrol oyuncusunu çok sevmiştim dünyada bir ruh eşim varsa o da bu adam olmalı demiştim bugün intihar etmiş ne hissedeceğimi bilemedim. 🥺🥺🥺
Biraz da yorgunum sanırım.

İyi akşamlar Elvan huzurla kal🌷🤗

Fortunata dedi ki...


Selma....
İntihar hep sarsar bizi. Birileri biz bavul yaparken don gömlek gidivermiştir çünkü. Hem şaşırır, hem azıcık karışırız... Yorgun hissetmen ne kadar doğal, insanca. Kar bekliyorum biliyor musun? Kar yağacak ve evde mahsur kalacağız. Tek derdim sokaktaki hayvanların donmuş suyunu çözmek ve yemeklerine bakmak olacak. O zaman belki bir odası dinlenir, havalanır ruhumun.
Beni Robın Williams'ın ölümü çok sarsmıştı. Çünkü her filminde hissederdim nasıl hassas bir ruh olduğunu, gidişi içime oturmuştu. Dilerim ötelerde huzur bulsunlar

Adsız dedi ki...

Dilerim…🤲

Adsız dedi ki...

Sahiden de öyle, üzülürüz “neden…?”diye sorarız ama daha çok sarsılırız. İnsanlar zayıflık olarak görse de bence çok cesur insanların yapacağı şey .
Gittikleri yerde huzur bulurlar umarım. 🙏💐