16 Ağustos 2014 Cumartesi

NE HEYECAN, NE TELAŞ BÜTÜN İŞLER YAVAŞ YAVAŞ...

Söylerken kolay ama kombi bakımı yaptırırken, zemin taşlarını temizleyecek abileri beklemek ve hepsi gidince Ayedas'a yetişmek pek değil! Şikayet etmek istemedim, sadece yurdum insanı cep telefonu yüzünden kolundaki saati de çıkartınca randevulu işler daha da aksadı manasında mızıldandım. İnsan gavurda en çok bunu seviyor: düzenli hayat! Ha, onun da kendi içinde bir sıkıntısı var ki, pek süprizsiz. Olsun canım, bir kaç hafta için bünyeye çok iyi geliyor.

Neyse, geldik pek çok şeyin bittiği ve başladığı yere. Bu hafta sonu aklım fikrim yeni evimin eşiğinde cirit atacak. Eşyalar kafamda odadan odaya dolaşacak. Renkler kolkola girip bana nanik yapacaklar... Olsun be, bugüne kadar hep benden başka birilerini de ilgilendiren evler için didindim. Bu kez ilk defa kendi evimle ilgileniyorum. Her zaman karşımdakinin sevdiği şeyleri anlamaya çalışmaktan, şimdi ben severim sorusunda çuvallıyorum! Açıkcası garip bir yalnızlık hissediyorum. Çünkü henüz bu hayatın denenmişliği ve evin bir yaşanmışlığı yok. Orada hiç sevinmedim ve hiç üzülmedim... Galiba her yeni başlangıç gibi biraz zamana ihtiyacım var. Yeniliklerden korkan ve kabuğuna saklanan bir yengecim ben nihayetinde. Ha, korku beni durdurur mu? Yooo, tek kıskacım kalsa da yapacağımdan geri durmam, duramam ki!

Bugün derin bir nefes alıp eşyalarımı toplayacağım. Yatağımı seçeceğim. Bunlar olmazsa olmaz işler ama aklımda ne var bir bilseniz... Sazende!


Bu fotoğrafta kendisini koltuğun arkasına sıkıştırmışlar ama perde halini bir görseniz... Persan bununla kalsa iyi, ya o kayıklara, yalılara ne demeli.. İçimdeki Osmanlı ve Akdenizli fena bir kavga halindeler. Bakalım hangisi kazanacak?

Hiç yorum yok: