1 Haziran 2014 Pazar

SEVGİSİZ


 
http://www.dailymotion.com/video/xb3fis_zuhal-olcay-sevgisiz_music


Bazen nasıl bir hayat bırakıyorum ardımda diye tıpkı bir sümüklü böcek gibi - ki onları hiç geriye bakarken görmedim- dönüp izime bakıyorum; kimi zaman memnun, kimi zaman kırgınım geçmişimle. 
Bazen durup, izlerin dokunduğu insanları seyrediyorum.
Onları tanıyor muyum? Onlar beni tanıyor mu? Sahi biz sizinle tanıştık mı? Bağra bağıra sorma istiyorum: hakkımda ne biliyorsunuz? Aralarından bazılarını mutlaka sevmiş olmalıyım... Sevdim mi? Tanrı bana sevebilmeyi bahşetti mi?
Emin değilim.

Guguk kuşu'nun dediği gibi diğerleriyle aramda hep bir engel var. Benden kaynaklanan bir engel... Yıllardır, üzerine bastığımız gezegende varlık gösteren bedenimin, ne gariptir ki ruhsal yolculuğuna henüz başlamadığını anlıyorum. Ruhum hala bir plasenta içinde, yetişkin olmaya doğamamış... Kocaman bir yaşanmışlığın içinde, ezilip kalmış, perdelerini ışığa aralayamamış bir ruh!

Bu yüzden hep kalpten bahsediyor olmalıyım -bu yüzden sevdiğim adama dokunamamış olmalıyım; şimdi anlıyorum ki o da plasentasını yırtamamış bir ruh... Tanrım bizi niye karşılaştırdın ki? Daha fazla üzülelim diye mi?- Bu sebeple kızgınlığıma yeniliyor, gerçeklikle uzlaşamıyor olmalıyım. Kelimelerle suladığım hayali bir bahçede, henüz yazamadığım bir masalda kaybolmayı umarak bitmeyen bir sonbahar yaşıyorum. Bu yüzden adına araf diyorum. İnsanların hayatlarında değişen mevsimlerin, bana uğramayışına, ilkbaharı ve yazı uzanıp alamayışıma güceniyorum. 
En çok kendime güceniyorum.
 
Durmadan tepeme yağan doludan, kalbimi donduran soğuktan bıkkın, isteksizce ilerleyen ben, çoğu zaman kendime öfkeliyim. Zaman zaman umutlanan kalbim de olmasa çoktan nalları dikmiştim, bunu çok iyi biliyorum.



Sarı sevmeye başladım son günlerde. Bu renkle ilişkime baktım. Onu yıllarca itişime. Şimdilerde aklım sarı, gönlüm sarı, bekar odam bile sarı oldu dün. Prusya Kralı, "ben sana sarı güzeldir demiştim" dedi. Haklı mı? Belki. Haklı olmasından ziyade benim onun haklılığını görebilmem, anlamaya hazır olmam gerekliydi. 
Şimdi oldu. 
Aslında herkes haklı.

Sevdiğim sarı şeylerin listesi:
muz
limon
günbatımları
başak tarlaları
sitrin
papatya
nergis
sarman
.
.
.
.

Neyse, sarı sevmeye başladım işte. Bekar odamdan kendi evime geçeceğim günlere yaklaşırken, cebimde; hayallerim, planlarım, bana ve çocuklara şifa olan derslerim, Budapeşte'ye uçak biletim var. Üstelik iki gündür sellerdin götürdüğü İstanbul'da ruhumu yıkıyorum. Darısı devlet büyüklerimizin, kendi kendine yalanda ustalaşmış dostlarımızın, adını ağzımıza almaktan çekindiklerimizin başına!


4 yorum:

guguk kuşu dedi ki...

Yav bu plesenta kelimesi tam da benim kastettiğim bariyeri tanımlıyor. Sanırım bizim güven sorunumuz var kanka. Daha doğrusu patolojik bir güven saplantımız. Bunu deşmeliyiz.

Fortunata dedi ki...

kesin... ama iyileşmek mümkün olmalı:)

guguk kuşu dedi ki...

işin yarısını hallettik zaten:)

ÖZGÜR dedi ki...

Bi bırak kendini yaradan aşkına! Haftalardır yazmaktan alıkoyan şeyi yendim, yazıyorum. Bi koy ver! Guguk Kuşu bi yanda sen bi yanda, yoruldum. Aslında kimsenin söylemesine gerek yok ama şahanesiniz! Görün şunu! Biliyorsun! Ev hayırlı, bilet hayırlı! Sevgiyle...