21 Ocak 2014 Salı

NEJAT VE AYSEL

Allah biliyor ya, ikisini de tanımam etmem ama ne hikmetse halleri tavırları daha doğrusu marjinal olma çabası göstermeksizin sürüden ayrılışları hoşuma gider.
Aysel Gürel öldüğünde üzülmüştüm. İlginç, renkli bir yüz yitip gitmişti. Kimse onun kadar cüretkar, umarsız ama aynı zamanda hassas değildi. Yine de hayatın tek gerçeği karşısında yenildi. Şimdi Nejat var. Bakalım iyileşecek mi? Hadi iyileşti diyelim, bu hastalıklı dünyada ne kadar iyi kalabilecek?
Adamın hastalığından bile malzeme yaratmaya çalışanlar sarhoşluğundan, karaciğerini mahvedişinden bahsetmeye başladılar. Muhtemelen doğrudur. Kendisinin bardakla değil şişeyle içtiğini görenler var. İyi de sana ne! Bize ne! Biri hastalandığında yapılacak şey onu sevenleri yıpratmak değil, şifa dilemektir. Bu kadar mı kötü kalpli olduk?
Olduk tabii... Otobüste, dolmuşta birbirini itekleyen, markette sırada itişip kakışan, 'afedersiniz' kelimesini tarihe gömen bir toplumdan ne beklenir ki?
Yıllar önce bir kuzey ülkesine gitmediğim için, daha da fenası İngiltere'ye gidip döndüğüm için kendime çok kızgınım. Eğer gitmiş olsaydım bir ihtimal azıcık sağlıklı bir hayat yaşayabilecektim.. Fakat kalmaya karar vererek bu şansımı hepten kaybettim!
Asprin de içemiyorum ki allerjim varmış!

Hastalara şifa, dertlilere deva dilerim efendim. Süphaneke dinimiz amin!

1 yorum:

emili dedi ki...

Bu ülke insanın yaşam enerjisini alıyor bazen. Güzel bir günü kabusa çevirmek için belediye otobüsüne binmek yeterli oluyor. Kaba saba insanlarla dolu her yer.