24 Ağustos 2013 Cumartesi

MİNİ MİNİ YENİLER...YAVAŞ YAVAŞ ESKİYENLER..

Yazın kokusu yavaş yavaş çekilirken, şimdilerde burnumu sonbahar rüzgarı gıdıklamaya başladı. Hayatımdan bir mevsim daha eksilirken içim burkulmuyor desem yalan olur. Ruhumu dengeleyen yegane şey mini mini yenilerim; yeni öğrencilerim!
 
Güzel, aydınlık sınıfımda, bahçesinde ağaçları, kahve içmek için harika bir penceresi olan okulumda kendimi keyifli, şanslı hissediyorum.
 
Yeni öğrencilerimin isimlerini öğrenirken, öte yandan büyük öğrencilerimin yeni ders planını çıkartmak için çalışıyorum.

 
Ben bütün bunlar ve önüme yığılmış çanak çömlek dağları arasında gidip gelirken, dakikalar, saatler ve günler parmaklarımın arasından kayıp gidiyor. Dün gece M. Schreiner'ın Hayal Kırıklıkları Kitabı'nı özlediğimi fark ettim. Fal tutar gibi bir sayfa açtığımda bakın ne diyordu:
 
"Her şeyin eskisi gibi olabileceğini düşünürüz hep. Ama bu doğru değildir. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Hiç bir şey. Kırışıklar hiçbir zaman düzleşmeyecektir. Ne duruş bozukluklarımız, ne görme, işitme duyularımızdaki zayıflıklar, ne de eklemlerimizdeki hasarlar giderilebilir cinstendir. Bir bacak kırığı her şeyi değiştirir; tıpkı her burkulma, her deneyim, her aşk ve her sitem gibi. Her şey ardında iz bırakır. Özellikle de hayat...."
 
Paragrafı defalarca okudum. Ömrümüzün bilinmeyen bir zamanına ertelediğimiz ve durmadan umutlarla beslediğimiz o hiç gelmeyecek günleri düşünüp, güldüm!
 
Ne daha iyi olacak ki? Bacaklarım, kollarım yirmi yaşımdaki gibi güçlenecek mi? Saçlarım parlayacak, gözlerim içinde şimşekler mi çakacak? Boşversene, bitiyor işte. Çaktırmadan, usul usul ölüyoruz. Derimiz, kalbimiz, ruhumuz kuruyor... Hayal kırıklıklarımız derin çatlaklar yaratıyor içimizde; hiç bir macunun dolduramayacağı çatlaklarımız var ...Sesimiz kısılıyor, kulaklarımız ağır işitmeye başlıyor. Gözlerimiz görmeye dayanamadığı şeylerden kaçmak için elinden geleni yapıyor..
 
İlk defa doğduğumuz andan bu yana aldığımız yolu hesaplıyoruz. Vay be! Hayat turta yapmak için bekletilmiş, sonra da marmelat bile olamayacak kadar çürümüş bir sepet elma! Elmanın kurdu da bizim korkularımızdan, öğretilmiş değerlere boyun eğişimizden başka bir şey değil!
 
Neyse, bugün uyuzluğum üzerimde. Hepimize iyi hafta sonları:)

Hiç yorum yok: