22 Şubat 2013 Cuma

DEVA OLAMAYACAĞIM DERTLERİ VAR BU ÇOCUKLARIN...

 
Kendimi çok az şey karşısında tam anlamıyla çaresiz hissederim. Biri malumunuz ölüm. Diğeri ise gerçekten ama gerçekten kalbi kırılmış bir çocuk.
 
Sınıfımda anne ve babası ayrılmış pek çok çocuk var. Ne yazık ki pek çok. Ve bu çocukların verdikleri birbirinden ilginç tepkiler üzerine tez yazacak kadar malzeme biriktirdim. Bunu da üzülerek söylüyorum. Keşke biriktiremeseydim... Sadece boşanmış ailelerin çocukları olsa iyi, down sendromlular, bakımevinden gelenler ve daha neler neler...
 
 
 
Bu işe bulaştığımdan beri elimden geldiğince okuyor, bilene soruyor ve kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Yine de gerçek bir hüzün karşında hala elim kolum kilitleniyor. K.P. nin klasik odak noktası olma arzusundan ya da M.S nin algı düşüklüğünden bahsetmiyorum. Ya da M.M. nin kendi dünyasında yuvarlanışından. Ben basbayağı tadı kaçmış çocuk halinden bahsediyorum.
 
İki hafta önce bakımevinden gelen çocuklarımızdan biri "annemi istiyorum, oyun değil" dedi. Yanına gittim. "Canım, annen nerede ve ne zaman gelir bilmiyorum ama istersen onu beklerken bize katıl" dedim. Dedikten sonra da nasıl zırvaladığımı anladım. Bu mümkün değildi ki! Kimbilir annesi ne zaman gelecekti? Ya da gelecek miydi? Bize katıldı ama gözyaşları aktı akacak olarak oyun boyunca aramızda durdu.
 
 
Sonra Y.A. ya baktım. Gözlerinin ucunda boncuk gibi yaşlar "beni oyuna almıyorsunuz, beni dinlemiyorsunuz" diye mırıldanıyor. Duvarın köşesine sığınmış. Dudaklar titriyor. Üstelik onu oyuna çağırıyoruz. Asıl kulaklarını kapatan o! Acaba evinde kim, onun hangi ihtiyacına sağır? Bana ne anlatmak istiyor? Bilmiyorum...
 
Hırkasının kolunu kemiren, kenara çekilip ceketlerin arkasına saklananlardan değil, ciddi ciddi canı yananlardan bahsediyorum.. Beni çaresiz bırakanlardan. Çocukları yoga oyunlarıyla eğlendirebilirim ama üzüntülerini yok edemem. Keşke edebilsem...
 
Bu ay Marmara Üniversitesi'ndeki çocuk gelişimi derslerine katılmaya karar verdim. Orada hoca olan bir arkadaşım beni derslerine alabileceğini söyleyince havalara uçtum. Aradığımı orada bulur muyum bilemem ama bu bakışlar beni öldürüyor..
 
Bir de Leyla'dan gelen kart var tabii. İki aydır öğrencim olan Leyla, bana öyle güzel bir kart postalamış ki, bu çaresiz ruh halime ilaç gibi geldi. Çok yaşa sen Leyla'cım. Sağlıkla, huzurla yaşa:)

1 yorum:

guguk kuşu dedi ki...

üfffff. annesi babası ayrı olmayı bilirim. annesi ölmüş bir çocuk olmayı da. babası şizofren bir çocuk olmayı da. ilkokuldayken her anneler günü öncesinde karabasanlar çökerdi yüreğime. sen ne alacaksın annene? sorusu dipsiz kuyuydu benim için. ve daha neler neler......kocaman bir çocuk olarak beni de katabilirsin çalışmalarına. hala çocuklarıma sarılamyorum, kucaklayamıyorum, onlar bana dokunduklarında donuyorum.......yooo üzülmüyorum modu belki kısmen kurtarıcı gibi görünsede incinmemek için oluşturduğum maske ne bileyim mekanizma ruhumu dondurdu sanki. zor dostum zor.