8 Temmuz 2012 Pazar

NİYET, RÜYA VE EJDERHALAR

Parmağıma taktığım yüzük bir İstanbul hanımefendisine ait. Ama bu kadın benimle çağdaş değil, aramızda 1400 yılı aşkın bir zaman var. Yüzünü görmedim, sesini ve kokusunu bilmiyorum. Onun ve arkadaşlarının kullandıkları koku şişelerini, kabı kacağı gördüm. Yürüdükleri yolları adımladım, seyrettikleri manzarayı biliyorum. Aramızda yüzlerce yıl olsa da onunla aynı heyecanları, aynı korkuları ve sevinçleri paylaşıyorum. Bir anlamda onu çok iyi tanıyorum.
Durmadan benim masallarıma giren ejderha o kadının tabağından* gelen bir figür olabilir. Tabağı yapan usta sırra "püf derken!**", ejderha uçmuş olabilir? Zamanda sıçrama yapan ejderha, bu hiç tanımadığım kadına dönemediği için onun hayatını durmadan benim yüzüme üflüyorsa, hemen püf noktasını bulmam lazım.
Bu yıl olan biten herşey sır. Hayatım, seçimlerim tam zurnanın zırt dediği yerde.
Saatim yok, takvimim M.Ö. 5. Yüzyıl. Saçımın ve gözümün rengi meçhul. Kıblem liman, tanrım rüzgar!
Yolum, niyetim hiç olmadığı kadar belli. Rastgele!

*yeşil sırlı ve gerçekten üzerinde ejderha figürüni olan bir tabak bulduk. Yüzük hakkında bilgi veremeyeceğim zira henüz temizlenmedi.
**BAK BAKALIM ÜF NOKTASI NE İMİŞ?

Hiç yorum yok: