11 Aralık 2024 Çarşamba

KIMILDAMAK, SEVGİYE EĞİLMEK


Her zaman sezgisel olarak bildiğim ancak kelimelere

dökemediğim şeydir kımıldamanın büyüsü.....

Ben kımıldadığımda yaşamın hareketlendiğini, harekete katıldığımda canlılığımın arttığını biliyorum. Öyle derinde, o kadar içimde ki hayata dair kayıtlar,  tek sorun kelimelere dökmek.

Ritim diye birşey var gezegende. Bizi korkutsa da fırtınalar ve dev dalgalar, onların bile, hatta özellikle onların inanılmaz bir ritmi, kusursuz işleyen evrensel matematiği var. İnsan hiçbir şeyin önünde eğilmese bile bu tılsıma secde edebilir. Zaten doğaya bakarsanız yaratılmış herşey birbirine eğilir. Çiçekler otlara, otlar ağaçlara, ağaçlar rüzgara....

İnsan peki, insan neye eğilir? Ya da neye eğilirse bu kusursuz ritmin içinde yuvasına dönebilir, kendi içine yerleşebilir?

İnsan sevgiye eğilmeli... Edebiyattan, kişisel gelişim masalından veya İsa'dan yola çıkarak değil, kendinden başlayarak sadece ve sadece sevgiye eğilmeli.

Kendimizi sevmiyoruz. O kadar uzun yıllar önce özümüzle ayrılmış ki yollarımız, yedi yirmi dört can cana yaşadığımız "ben" kim, bilmiyoruz. Bir adı var doğru, ona seslenildiğinde cevap verdiği de doğru ama asıl olan, o kıyafetin içinde kuytuya köşeye sinmiş sırasını bekleyen, sesi kısılmış, göremez, duyamaz hale gelmiş olan kim, işte onu hatırlamıyoruz.

Bize kabul görmenin bedeli ödetiliyor. Annen, baban, kocan, evladın, patronun, komşun sevsin diye halden hale, kılıktan kılığa gire gire insan yolda yitiriyor kendini. Bana öyle olmuş mesela, yolda, kim bilir hangi hikayenin kaçıncı kavşağında öksüz bırakmışım kendimi. Bilsem neredeyim, gidip alacağım kendimi ama  hatırlayamıyorum.

Ben anladım. İnsan önce kendini bulmalı. Alıp eve getirmeli. Bi güzel karnını doyurup, banyoya sokup yıkmalı. Ona giymekten mutlu olacağı pijamalar vermeli ve birkaç gün dinlendirmeli. İnsan bir kaseti geri sarar gibi sakince kalemi takmalı yuvaya ve geri sarmalı. Sonra da teybe takıp durdura durdura dinlemeli kendi hayat şarkısını. 

Kendimizi yitirdiğimiz yer, içimizdeki kuşların sus pus olduğu andır, insan o anı, kuşları kaçırtanı bulmalı. 

Sonra kuşları eve dönmeye ikna etmeli. İnsan ancak bu şekilde eve dönebilir.


7 Aralık 2024 Cumartesi

YENİ YIL YAKLAŞIYOR

 

Günaydın,

Hepimize güzel bir hafta sonu olsun. 

Son iki haftadır adını bilemediğim, aslında içinde ne ettiğimi de pek bilemediğim biçimde koşuşturuyorum. Galiba bu hem hoşuma giden, hem de azıcık yoran temponun başlama noktası Çanakkale'deki zeytin hasadı oldu. Oradaki yenilenme, yeni birşeyler öğrenme bana iyi geldi. İçinde olduğum ortamda uyumlu ve işe yarar hissetmek atıllık, kendine öfke gibi duyguları sakinleştirdi. Sonrasında Konya'da da benzer sakinlikte vakit geçirince arada seyahate çıkmak gerektiğini anımsadım muhtemelen. İnsanın tazelenmesi, mekan değiştirmesi duygu ve düşüncelerini de berraklaştırıyor. 

Velhasıl şehirdeki yaşama akşam derslerini eklemenin katkısı da büyük oldu. Bir yandan dersler, öte yandan yapılacak işler listesi derken yılun son ayı hareketlendik. Ne güzel, kimsenin kımıldamakla ilgili sıkıntısı yok çok şükür.

Yeni seneye dair kararlarım yok ama arzularım var. kendimde, yaşam biçimimde, etrafımda iyi kılmak istediklerim, üzerinde düşünmek ve çalışmak istediğim konular var. Bakalım bütün bunlar nasıl, ne hızla mümkün olacak, ne kadarını oldurabileceğim?

Bırakmak istediklerimi bırakıp, eklemek istediklerimi ekleyebilecek miyim? Göreceğiz.

Bugün mü? Evimi toparlayacağım ve kendimle ilgileneceğim. Ya siz?