10 Mayıs 2020 Pazar

JORDAN








Sence kaç parçalık puzzle idi hayatlarımız? Çok olmalı. Tasnifle, hesapla kitapla geçen onca yılın ardından, geri dönüp baktığımda ne kadar da sonuç odaklıymışım diye hayıflanıyorum. Parçaları renklerine göre ayırmakla uğraşırken bütünün tadını çıkartarak ilerlemeyi nasıl da atlamışım! Bitirmeye kilitlenmiş, aşka, mateme, hatta doğuma ve ölüme haksızlık etmişim.

Benim yaşam akışındaki halim buydu; aceleci, tahammülsüz, an içinde duramayan ve çok derin bir uykuda anlamsız kabuslarla mühürlü....Çabucak büyümeliydim, hızlıca bitmeliydi okul, yutarcasına okumalıydı  tüm kitaplar ve yazarken fırtınalar estirmeliydim...

Hızlı, telaşlı, donmuş. Hızlı, donmuş, telaşlı, donmuş... Korkmuş..


Ama bitti. Bu hayatta natamam olarak kalması gereken bölümler de olduğunu anladım. Renklerine göre ayırmayı bıraktım.
Doğru eve girip, yanlış adamla evlendiğim için kendime kızmayı, hatta onun yanlış insan olduğunu düşünmeyi bile bıraktım. 

En sevdiğim yazarın bir zamanlar favorim olan kitabında sırf saçlarımız aynı renk diye ben sandığım kahramanıyla kader birliği ettiğimiz fantazisini de bıraktım. Uzun çok uzun yıllardan sonra bambaşka bir öyküde, aslında karşılaştığımız ilk öyküde kendimle yeniden tanıştım:

"Benim adım Jordan.

Her yolculuk kendi çizgileri içinde başka bir yolculuk gizler; sapılmayan dönemeç, unutulan açı. Kayda geçirmek istediğim yolculuklar bunlar işte. Yaptıklarım değil de yapmış olabileceklerim ya da belki başka bir zamanda başka bir yerde yapmış olduklarım...."*

Devamı Yok....

*J.W.

Hiç yorum yok: