2 Haziran 2018 Cumartesi

EL ELE

 
 
 
Bazen dünyada yeteri kadar kitap var diye düşünüyorum, içimden yazmak gelmiyor. Sonra mektuplar, notlar, kısa öyküler ve günlükler geçiyor elime. Başka hayatların içine sızmanın, o kendi dünyamıza giriş için çatlak bulamadığımız anlarda nasıl ferahlattığı hatırlıyorum. Kağıdın üzerinde gezen ellerimi, avucumdaki yumuşacık hissi, gıdıklanmayı, kalemin orta parmağıma yaptığı basıncı, yazarken heyecanım arttıkça bu basıncın artışını hatırlıyorum. Gülümsüyorum.
 
Yazacak kadar yükselmemişse duygularım, beni kendi gezegenine sürükleyecek bir yazar seçiyorum. O hiç tanışmadığım insanın elini tutup, bu kez benim kontrol etmediğim bir kalemin titreşimiyle nefes alıyorum. Elimi tutmayan bir yazarı asla okuyamıyorum. Edebiyat bence gayet kişiye özel bir sanat, asla kitlelere yazmıyorum.
 
 

Hiç yorum yok: