20 Temmuz 2013 Cumartesi

SUSKUNDUM, BOZDUM!


Günlerdir bir konteyner dolusu çanak çömlekle gerçek hayat arasında gidip geliyorum. Öncesindeki kaos ve sonrasındaki gündelik telaşlar bir yana bırakılırsa, arada derede birkaç değerli dost tarafından kutlanan doğum günüm dışında son zamanlarda basbayağı samimiyetsizdim kendime.

Durdum, düşündüm ve bunun bana hiç iyi gelmediğine karar verip tavrımı tamamen değiştirdim. Oysa ben, susmanın masumiyeti anlatmanın güzel bir yolu olduğuna dair öyle çok cümle okumuştum ki, doğrusu bir an için kendimle çeliştim. Sonra harika bir şey oldu ve içimden geldiği gibi, Elvan gibi davranmanın, konuşmanın tadına vardım. Oh dedi bütün hücrelerim, oh be!

İnsanın haksızlık ve ego karşısında susması çok zor. Kendi seçimi olmayan insanlarla hayatı paylaşmak zorunda bırakılması ise berbat bir durum. Kaldı ki bu seçimimiz olmayan insanların ortak yaşam terbiyesi, iş ahlakı ve daha da fenası vicdanı yoksa, daha da zor. Şarkı ve türkülerle, danslarla direnen bir grup insana gaz ve su sıkıp, sonra on iki maaş alıp afiyetle yiyebilen polislerden hiç farkları yok! Kalpleri kör, kulakları sağır, dilleri lal!

İnsanların idarecilik adı altında farklılıkları yönetemeyerek, insanları birbirine düşürerek ayakta kalma çabaları çok gülünç. Sevilmediklerini, saygıdeğer olmadıklarını bilerek bir topluluk içinde hala sevimsiz ve itici davranmaları ise anlaşılır gibi değil. Başkalarının zekasını küçümsemek ne akıl almaz bir hata… Bütün bu olumsuzlukları değiştirmek bana mı kaldı diye soracak olursanız elbette hayır. Şükürler olsun egomu azıcık da olsa törpüledim. Sadece bir an için, yangın alanında küçücük bir bahçe yaratılabilir diye düşünmüş iflah olmaz bir hayalperestim ben. Suçum bundan ibaret.

Şimdi ne mi yapacağım, bütün hayallerimi ceplerime doldurup, kendim gibi davranmaya devam edeceğim!

Hiç yorum yok: