1 Ekim 2010 Cuma

HABERLER.....

İnsanın bloguna, bilgisayarına ve en harikası sonbahara kavuşması ne güzel yaw! Yazmayalı, yazamayalı şahane şeyler oldu. Ama oldu ve geçti. Dolayısıyla Jasmin gelmişti İstanbul'a desem, Barones'in yeni yaşını kutladık desem, Salooon açıldı haberiniz var mı desem ne olur, demesem ne olur?
Ha unutmadan ashram sonbahar programına başladı. Ekim sonuna kadar çocuklarınızı getirdiniz getirdiniz, yok getirmediniz, artık zahmet etmeyin:)) Zira ben orada olamayacağım.
Velhasıl geri döndüm:) Artık bol bol görüşürüz!
...demiştim dün gece ve uyumaya gitmiştim. Uyudum, uyandım. Yıkandım, kahvemi aldım ve geldim.
Bilgisayarsız yaşama sınavını geçtim mi bilmiyorum ama epeyce uzun sayılabilecek bir süre sabahları bu aletin önüne oturmadan güne başladım. Artık yeni ritüellerim var. Ve bunun için ashramdaki öğretmen ve öğrenci tüm arkadaşlarıma ne kadar teşekkür etsem az. Tek tek isim vermiyorum, çünkü her biri neye teşekkür ettiğimi anlayacak kadar zeki insanlar. Eğer siz neye teşekkür ettiğimi merak ediyorsanız ashrama gitmeniz lazım:) www.gurudwaraashram.com
Önce bomba haberi vereyim, bu yıl Konya'ya gitmiyorum. Gitmiyorum dediysem Aralık'ta gitmiyorum. Onun yerine başka bir planım olacak inşallah ve eğer gerçekleşirse hem blog, hem de ben epeyce zenginleşeceğiz. MANEVİ OLARAK:)
Bugün biraz parça pincik oluyor yazdıklarım, farkındayım. Düşüncelerimi akıcı bir dille ifade etmek sık sık yazdığımda olabilen bir şey. Olsun, yine geri gelir herhalde bu kıt yetenek:) Aaa en ilginç haberlerden birini vermeyi unuttum; ben artık kendi kendime konuşmuyorum. Gerçekten, mesela yolda yürüken ya da tam uykuya dalacakken aklıma üşüşen ve canımı sıkan her türlü cümleyi - çoğu asla karşılaşmayacağım insanlara karşı gördüğümde söylemeyi hayal ettiğim kelimeler dizisinden oluşmuş - dikkatimi başka bir yöne çekerek susturuyorum. Zorla değil ama kibarca:) Böylece kafamın içinde konuşmak huyumdan yavaş yavaş kurtuluyorum. Tavsiye ederim. Başlangıçta çok zor oluyor ama hiç denemezsem asla kurtulamayacağımı bilmek içimi rahatlatıyor. Hem bu da 30 derece ve dağ duruşu gibi oluyor. Yani başlangıçta eli kolu titriyor insanın ama kaslar güçlenip, hareketin faydası bedene yayılmaya ve beden bundan ZEVK almaya başladıkça dayanamama titremelerinin yerini, o noktayı geçmenin hazzı alıyor. Bunu anlatmak zor, deneyimlemek lazım:)
Unutmadan, bu sene İstanbul gezilerinde yalnızım. Sir bana bir yıl bile dayanamadı:) "Güdülemez" ve "denetim altına alınamaz" olduğumu anlayınca beni postaladı. Şaka bir yana, geçen yıl bana çok destek olan değerli ortağımla şiddetli iletişimsizlik yollarımızı ayırdı. En azından şimdilik. Gerçi ben hala iletişim konusunda derdimi anlatmaya devam ediyorum, bakarsınız bir gün gerçekten başarırım! Neyse ki Aysel var, Burhan var, Jasmin var, Leyla ve Eda var... Onlar beni bu halimle de seviyorlar Asıl dönüştüren de bu oluyor aslında: Biri sizi eşşekliklerinize rağmen sevince utanıp, artık eşşek olmamak istiyorsunuz.
Velhasıl, şimdi gitmem lazım:)