Dün İkea'ya gittik. Hani şu gecistirmelik bisiler ararken ugradigimiz, "uygun fiyatlı" Ikea.
Artık ne Ikea, ne de bir başka yer uygun fiyatlı falan değil. Alış veriş yapmayı unutun bence. Coraplarimizi onarıp, ayakkabılarımızı penceye götürme dönemine hoşgeldiniz! Burası orası.
Belki iyi oldu bilmiyorum. Fazla simarmistik. Düşünmeden alıyor, eskitmeden bırakıyorduk. Maddeye olan belki manaya da oluyordu? Hızlı tüketiyorduk. Onarmiyor, tamir etmiyor, vazgeçmeyi seçiyorduk.Mutlu falan da değildik. Yuvarlanip gidiyorduk.
Böyle bir dönem gerekliydi belki, insanların neye kıymet verip neye vermediklerini anlamaları için düşünmeye ihtiyaçları vardı. İyi de oldu. Sadece su gecis süreci zorluyor.
Fakat bu yandan da hayata katılmak ve her durumda kendimizi yüksek tutmak gibi konularda samimiyetimiz artıyor. Yokluğa ve belirsizliğe gülümsüyorum. Tamam hergun değil, bazen aşırı zorlandigimi zaten biliyorsunuz. Fakat o zorlanmalar beni büyütüyor. Hala ve her durumda yanımdakilere inanmayı seçmek iyi geliyor. İnanç güzel birşey. Dostluk, mahallelilik, dayanışma. Bunlar fırtına ortasında atılan can yeleği gibi, evet bata cika su yuttuğum ortada ama hayattayım.
Bugün Kadıköy'e iniyorum. Anneme bir yemek odası bulmaya. Sonra kendime o sehpa/kitaplıklardan alacağım. Hep istemisimdir, bakalım var mı?
Öperim sizi. Sali sallanır, sıkı tutunun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder