28 Haziran 2024 Cuma

YENİ DÖNEM HAZIRLIK SÜRECİ HAKKINDA

 

Güvensizlik yaratılmaya çalışılıyor. Pandemide korkuyu ve tek başınalığı deneyimlememize zemin hazırlayanlar şimdi herkesten, herşeyden, özellikle de kendimizden şüpheye düştüğümüz yıpratıcı bir atmosfer peşindeler.

Kazanamayacaklar. Biliyorum çünkü insanlar hem kendilerine hem de birbirlerine nerede hata yaptıklarını sormaya başladılar. Yok yok, iletişimi güçlendirmek için falan değil, yine en bencil yerden soruluyor bu soru, kendi yaşamlarını daha iyi kılmak adına ama olsun, eskiden gündemimiz değildi.

Kadınlar, özellikle kadınlar isyanda. İnsanlar yaşamda sonsuza kadar varlık göstermeyeceklerine uyandılar. Günü kullanırken içinden geçtikleri olayları, olaylarla kurdukları bağları ve duygularını konuşmaya başladılar. Belki benim algıda seçiciliğimdir ama bir grup var ki, kıyam etmiş ve gümbür gümbür geliyor.

Yaşımla alakalı olabilir derdim fakat dün akşam derse Berlin'den genç bir kadın katıldı. Uzun zamandır tanıdığım tatlı bir kadın ve tek derdi çocukluğunda sevilmemiş olmak. Oysa çok güzel sevebilen biri olduğunu ben biliyorum. Ne tuhaf değil mi? Galiba az sevilenler veya hiç sevilmeyenler maruz kaldıkları acımazsızlığı bertaraf edebilmek için iki üç kişilik sevebiliyorlar. Ama kendilerini değil, diğerlerini.... 

Kendilerini, kendimizi sevmekte tutuğuz. "Sen sevgime değmezsin", "haketmiyorsun", "görünmezsin" ve benzeri sözlü veye davranışla iletilen mesajlar öyle kemiklerimize işlemiş, o kadar kabullenmişiz ki, tüm cümleleri paramparça edip, kalan sağlam harflerle yeni cümleler kurmazsak öleceğiz. Koca ömür otizmli bir çocuğun pervaneye bakakalması gibi yanımızdan geçip gidecek.

Oysa ben yaşamak istiyorum! 

Elvan olarak tüm samimiyetimle şimdi ve burada canlı, katılımcı ve samimi bir şekilde varlığımı ortaya koymak ve yaşamak istiyorum. Bu denli hakkım, böylesine insanca bir talep neden onca yıl hasır altı edilmiş sahiden bilmiyorum. Herkesin memnuniyetini kendi mutluluğumun önüne barikat gibi yığışımın altındaki travmayı da ancak şimdi kabullenebiliyorum.

Farkına varmak iyileşmek değil, sadece yeni hasarları bir yere kadar önleme gücü var, o kadar. Gerçek iyileşme, şefkatli bir tedavi süreci gerektiriyor. Fakat piyasada böyle bir doktor olmadığından, olsa bile henüz erişim sağlanamadığından pek çok insan kişisel gelişimcilerin ve bol bol ilaç yazan tıp şebekesinin elinde oyuncak oluyor. Veya daha fenası bağımlılıklar yaratıyoruz. Tıpkı yalnız bırakılmış bir çocuğun parmak emerek kendini sakinleştirmeye çalışması gibi içki, yemek, uyuşturucuyla avunuyoruz. Ama neden? İnsan bir kartal gibi kendini parça pinçik edip yeniden ayağa kalkamaz mı?

Bence olur. Yeni dönem derslerimi tamamen bu doğrultuda yapmaya karar verdim. Hem kendi toparlanışıma, hem de öğrencilerimin kendileriyle bağ kurup yeniden ne kadar sevilesi olduklarını hatırlamalarına yardımcı olacağım. Başarı odaklı değilim ama niyetimi bulmuş olmak hoşuma gitti doğrusu:)

O halde gelsin bakalım hafta sonu.







Hiç yorum yok: