26 Haziran 2024 Çarşamba

BEKLEMENİN BEKLENMEYEN ETKİLERİ ÜZERİNE SABAH SABAH

 

Dün göz doktoru kontrolünden sonra Kadıköy'deki alış veriş sanırım bana fazla geldi. Çünkü akşam eve döndüğümde migrenden beter bir başağrısı vardı. Önce açlıktan, susuzluktan zannettim ama yemek yedikten sonra da devam edince, anladım ki gün ortası saatlerde evde olmalıyım. Sıcak kimseye iyi gelmez ama bende gerçekten yıkıcı bir etki yapıyor. Evde parol dışında sadece vitamin hapı olduğundan bir tane parol ile sakinleşmeye çalışmak gerçekten zorladı. Çenemi, omuzlarımı, şiddetli ağrı karşısında kasılan alnımı ve yüzümü gevşek tutmakta çok zorlandım. Bir ara acillik olur muyum diye panikledim. Neyse ki serin su, gevşeme egzersizleri derken uyuyakalmışım. 

Ağrı nasıl korkutuyor insanı, ne kadar çaresiziz bedenin arızaları karşısında. Pandeminin hayatımıza girişiyle birlikte güçten düştüğümü hissediyorum. Geçen yaz uzun uzun suda kalmanın iyileştiriciliğini saymazsak insanın içi ve dışı birbirine paralel olarak ivme kaybediyor.

Kötülerin ve kötülüğün bunca güç kazanması hepimize pahalıya patladı. Etrafımda herkes birşeyler kaybetti. Kimi kariyeriyle, kimi sağlığı ve hatta canıyla ödedi başa çıkamadığı yaşamın bedelini. Bir de tuzu kuru olup, herşeye uzaktan bakanlar var ki, onların çoğu şükürler olsun benden uzak. İster istemez yolları ayırıyor insan. 

Bende pandemiden nasibini alanlardanım. Taşınmalar, iş değişiklikleri, ağrıyan bacak, hastalanan aile bireyleri derken zaten zar zor edindiğim rutin uçtu gitti. Şimdilerde elimde kalan sabah kahvesi ve klavyem. Elbette Thedora'm var bir de:)

Yeniden hareketlenebilir miyim? Bir kez daha aktif olarak hayatın içinde olur muyum gerçekten bilemiyorum. Geriye dönüp baktığımda sinema festivalini iple çeken, bir arkadaştan diğerine koşan, etrafına hayat dağıtan o kadın ben miydim emin olamıyorum. Gerekli miydi ondan da emin olamıyorum. Dönemi için belki ama şimdi hayır.

Erken kabul edilmiş bir emeklilik, çabuk vazgeçmişlik denebilir içinde durduğum hale. Beklemek bana bir yandan durmanın güzelliğini, yavaş ve koşturmadan da yaşanabileceğini öğretirken, öte yandan tembelleştirdi. Sanırım ben tembelleşme kısmını sevmedim. Şimdi yavaş yavaş yeniden mutfağımı kuruyor, ders vermeye başlıyor ve kendimizi uzun yürüyüşlere çıkartıyorum. Böyle böyle beklemekten vazgeçip yeniden, bu kez seçtiğim tempoda hayata karışacağıma inanıyorum.

Reçel ve turşu yapmayı özledim:) Sonbahar burnumda tütüyor desem?




1 yorum:

Adsız dedi ki...

Yağmur burnumda tütüyor desem 🥹🥹🥹