19 Haziran 2024 Çarşamba

SABAH

İnsanlar ve davranışları üzerine düşünmeyi bırakıp, yeniden çiçeklerle, rüzgarla ilgilenmeliyim. Sahi söylesene canlılık niçin bu kadar korkutur bizi? Ben söyleyeyim; canlı olursak acı çekebileceğimizi, hatta acı yaratabileceğimizi biliriz.. Acı çekmenin yaşama dahil olmadığı hayatlar arzularken canlılığımızı büsbütün yitirir, hatta bazen zalimleşir ve ötekinin canını yakarak canlılığı dolaylı hissetmenin peşine düşeriz. 

Olan bu.

Bugün güveleri evimden göndermeliyim. Zira en sevdiğim bademli incirden başlayarak bir işgal planı yürürlüğe koymuşlar. Ama olmaz. Özene bezene kavanozlara doldurduğum zor gün erzağımı veremem.

Arabanın anahtar pili bitmiş. Dilerim ucuz birşeydir. Kazanmadan harcamak kadar asap bozucu az şey var şu dünyada.

Hayatım, içine giremediğim, "motor" sesini duyamadığımdan mütevellit başlatamadığım beklerken eskimiş eylemler silsilesi. Ömrümü kostüm ütüleyip makyaj tazeleyerek ziyan etmiş, arada sırada onun bunun suflörü olmaktan bıkınca kıyıda köşede uyuya kalarak harcamışım  hissetmek nedir yahu?

Sahip olduğum hiç ama hiç birşeyi azımsıyor değilim. Dün Burhan'a da söylediğim gibi Dünya'nın binbir acısından neredeyse hiç nasiplenmemiş aç uyumamış, evsiz kalmamış, savaş ve işkenceye takınlık etmemiş biri olarak tüm serzenişlerimi şımarıklık, zihin huzursuzluğu, kıçına rahat batmak olarak isimlendirebiliriz. Evet, evet, iki parça ıslak pamuk arasındaki fasulye tanesiyim ben. Vakti geldiğinde toprağa ulaşamamış ve şimdi iki pamuk arasında kartlamış her fasulye gibi çaresiz hisseder haldeyim.

Bedel ödenmemiş bir yaşamdan ne bekliyordum ki?






Hiç yorum yok: