Büyümeye çalışıyorum; beni besleyemeyen, ihtiyaçlarımı karşılayamayan insanlara, anama, babama, kardeşime ve eski sevgililerime kızmaktan bitik, beklentimi sıfırlamaya, son bir gayretle büyümeye çalışıyorum. Büyümeye, kendimi büyütmeye....
Bütün bu sinirli ve taşmış tavırlarımı ne mi yapıyorum? Öpüp okşuyor, "gördüm seni, haklısın ama bi bakalım birlikte neler yapabiliriz" diyorum! Bana yeteri kadar kucak açılmamış tüm zamanlar için kendime kucak açmaya çalışıyorum.
Kollarım mı? Onlar çok yorgun....
Köye gidiyorum bir iki güne. Neden? Saklanmaya, soyunmaya, sırtımdaki kırbaç, kalbimdeki ihmal izlerini sağıltmaya.
Önce bu haftayı anlatayım azıcık. Bir güzel, ama çok güzel günümü. Bana on dokuz hissettiren olağanüstü huzurlu bir günü.
Ne ki mutluluk? Şu:
Birlikte yaş almak, yaşlanmak! Beraberce kırışıp buruşmak. Mutluluk, birinin yanında saklanmadan durmak. Beni yargılar mı, acaba hakkımda ne düşünür demeden çocuk gibi hoplaya zıplaya, neşeni, kaygını, deliliğini saklamadan konuşabilmek. Bütün bunları uzun yıllar boyunca yapabildiğin insanın yanında olmak mutluluk, senden sana rağmen vazgeçmeyen bir dostun kıyısında durmak.
Nuru Osmaniye'de kahve içerken aşırı mutluydum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder