Bulutları izlerdim eskiden ve kumun üzerinde parlak bir gölge yaratan gümüş balıklarını. Öyle laf olsun diye değil, uzun uzun, efsunlanmış gibi dakikalarca bakardım geçişlerine.. Sonra taş duvarlar, mermer sütunlar ve hiç bir yere varmayan merdivenler dikkatimi çekmeye başladı.
Bin yıllık sarnıçlarda oturup, artık orada olmayan odaları hayal etmeye başladım. Ne izlediğimin hem çok önemi vardı, hem de sadece önemsiz bir ayrıntıydı. Gerçek ihtiyacım durmaktı. Bencilce, vicdan azabı çekmeden ittirmeden, itilmeden, yaftalanmadan, sözsüz gelenekler ve adetlerden uzakta, pis bir tutkal gibi yapışmış ben olmayan her şeyden ayrı, öylece durmak. Durmak ve kendi zamanımda akmak.
Son aylar azıcık da olsa bunu başardım. İki apartman arasından gökyüzüne bakmayı, bahçemdeki canları görmeyi hiç atlamadım. Gökyüzünün değişen tonlarını karşılayacak bir renk katalogu olamayacağını anladım. O pek çok sevdiğim gri mavi, eflatun mavi için tek çarenin bo bol gökleri izlemek olduğunu gördüm.
En çok kedilerle ilgilendim. Lezzetli meyvelerini yediğim malta eriği ve beni kokusuyla büyüleyen, zaman zaman çiçeklerinden gönderen ıhlamurun yardımıma ihtiyaçları yoktu. Ama kedilerin vardı. Ya da ben öyle olmasını umut ediyordum. Dursam, durmaya yaklaşıp yavaşlasam bile yumuşak bir geçişe, izleyebileceğim, destek çıkabileceğim yaşamlara muhtaçtım.
İşte çift taraflı ihtiyaç halini de böylece keşfettim. Var olduğumuzu hissetmek, "hey baksana bende buradayım!" demek için varoluşa uyum sağlamak, başka varoluşlara destek çıkmak gerekiyordu. Yakında kediler vardı bende annem ve kardeşimden sonra onları aldım hiyerarşinin ikinci basamağına.
Theodora için de büyük bir değişim olmuştu balkonumuzdaki canlar. Onların yemeği, suyu, hatta barınakları ile uğraşırken, Theodora'yı da kırsaldaki hayatımıza test sürüşüne davet ediyordum adeta. Biz aslında uzun zaman önce bu kentten ayrılmıştık ayrılmasına da kimselere söyleyememiştik işte.
Üzülmesinler istedik, kırılıp, incinip, ardımızdan hasta olmasınlar.. Oysa pek güzel idare ederlerdi biliyorduk. Dedim ya, ihtiyaç çift taraflı.
Dün Adnan'a anlattım kedilerin barınaklarını çok güldük karşılıklı. Çünkü bu el, onun eli biliyoruz. O istediğini için izledim doğayı, o istediği için fark ettim başka canları ve o istediği, izin verdiği için elim yetti barınaklarını kurmaya. Ve yine cüzzi iradeyim ben bu seçimler silsilesinde.
Benim tabağıma bu seyri koyanın önünde eğiliyorum. Dileğim, olmayanların da nasiplenmesidir. Gözünü maddiyatla doyuran, ruhunu cascavlak açıkta bırakan ruhların da bir gün izleyen, başka canları fark eden, koruyan, kollayan ve bütünde anlam arayanlar arasına gelmesidir. Buralarda uzunca kalmayı çok istesem de biliyorum her şey kader kısmet. Bu yüzden elimden gelenin el iyisini, en derin duygularımla yapıyorum, samimiyetim, kendime derinliğim arttıkça buralarda kalmama izin çıkar, vizem uzatılır umuduyla seyrediyorum bulutları.
08.11.2020
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder