Sana kim olduğunu sorduklarında hikayeyi anlatmaya nereden başlarsın? Doğduğun yer? Anne ve babanın tanıştıkları an? En eski hatıran? Bilmem. Muhtemelen en popüler bulduğun yerden başlarsın, çünkü iyi bir izlenim bırakmak istersin. Oysa hepimizin ben dediği şey ve hikayesi ne kadar farklı.. Ne kadar da kendimize has anlatma tekniklerimiz var.
Benim hikayem hiç yüksek sesle anlatılmadı. Çünkü şimdiye kadar hiç anneme sormadım ve hep en sevdiğim yerden başladım. Uzun yıllar sonra birgün kendime gerçek bir soru sorana kadar da nereden başlarsam başlayayım asla tam da ilk andan itibaren anlatamayacağımı fark etmedim
Peki neden?
Sonsuz sayıda matruşka* iç içe oturuyorsa ve en içteki bensem nasıl bilebilirim dışarıya doğru çoğalan kaç matruşka var beni kucaklayan?
Nihayet bir karar verdim ve hikayeyi sezebildiğim yerden başlattım, büyük anneannemden. Bugün burada anlatacaklarım belki de sonsuza kadar sır kalmalıydı.. belki de onlar hiç bilinsin istemezlerdi. Ama biliyorum ki sırlar asla mutluluk getirmez. Aksine mutluluğun önündeki perdelerdir çoğu zaman. Öyleyse bir bir perdeleri kaldırırken beni büyükanneme götüren ilk bebekle başlıyorum. Bu hikaye beni dahil olduğum kadınlar silsilesine bağlayan annemin gerçek hayat hikayesidir.
Gerçek nedir emin değilim. Annem ne kadarını hatırlıyor ve bu hatırlamalar yıllar içinde kim bilir ne kadar değişti asla bilemeyiz. hatırlamamayı seçtikleri, farklı kaydettikleri mutlaka vardır. Önemi yok aslında bence ama baştan dürüst olalım ve düzeltelim; bu hikaye beni kucaklayan matruşkaları anlamak için annemden aldığım yardımdır.
O halde gerçeğe, gerçeğin yeniden ve bir kez daha ışığa kavuşmasına....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder