14 Ekim 2024 Pazartesi

SEMBOLLERİ OKUMAK

 

Tarihi hikayeler arasında en sevdiklerimden biri Hazreti Mevlana'nın elinden kaptığı kitabı suya fırlatan Şems kıssası olabilir. Zamanda yolculuk yapıp o ana gidebilseydim, Mevlana ne hissetti anlayabilmek, devamındaki günlerde neler yaşadılar gözlerimle görmek isterdim. 

Kitaplara olan sevgim malumunuz. Nedendir, niçindir orası önemli değil. Belki biraz yalnız hisseden bir çocuktum, belki sadece okudukça değerli hissediyordum. Gerçekten nasıl başladığımı hatırlamıyorum. Nankörlük edecek de değilim, tüm okuduklarımdan anladığım, damıttığım, gündelik hayatımı güzel kılan, işimde gücümde beni ayrıcalıklı yapan şeyler oldu muhakkak fakat eksikti. Tüm o okumalar, karşılaştırmalar, makaleden makaleye zincirleme kaza misali dalıp gitmeler güzel, anlamlı ancak yetersizdi.

Harflerin büyüsüne o kadar kapılmıştım ki, yaşamdaki gerçek okumanın ne olduğunu anlayamadım. İnsanın bedenini okuması, insanın bir diğer insanı, ağacı, kuşu okuması.... Ben bunları çok çok sonra idrak ettim, ettim de ne oldu? Eski döngümden çıkabildim mi? Hayır. 

İnsan hakikati özler ama aynı insan hakikatten korkar. İnsanı ele geçirmiş ve iplerini sımsıkı tutan kaygı ve korku ortalıkta dolandıkça hakikat sahneye çıkamayacaktır. Bu yüzden hemen hemen her inisiyasyon zorlayıcıdır. Fizikeni ruhen ve zihnen iptal tuşuna bastığınızda yaparsınız kendinizden beklediğiniz sıçramayı. Yoksa benim gibi yaşam boyu sır perdelerinin önünde mızıldanırsınız.

Benim babam halıcıydı. Üçüncü kuşaktan gülyağı ve halı ticareti yapan köy kökenli bir adam. Fakat meraklı, iyi eğitimli biriydi. Dünya'daki acıyı ve kederi çocuk yaşta idrak etmiş, bu farkındalık yüzünden hem acı çekmiş, hem de zenginleşmiş bir insandı. Kendini oyalama, iyi kılma terbiyesi yüksek, yaşadığı topraklara ilgisi fazla ve seyahat etmeyi de bir o kadar seven biri.

Bu yüzden bizzat çizdiği halı motifleri onun imzasıydı. Sevdiği kültürlerden derlediği dizeleri yepyeni şiirlere dönüştüren anonim şairler gibiydi. Gibiymiş. Ona soramadım tabii senin amacın nedir diye ama bıraktıklarının bendeki yansımaları bunlar. 

Merak ve merhamet  bana babamdan gelen güzel huylar. Fakat onun kadar çalışken değilim ve hayat amacımı da onun gibi çabucak bulamadım. Belki de onun kabullerine varamadım.

Arkeoloji okumak ve yoga çalışmaları kesinlikle bana benzersiz bir perspektif kazandırdı. Dünya Kültür Tarihi'ni içindeki objeler ve toplumsal hareketler, hatta inançlar üzerinden düşünmeyi, öğrenmeyi ve konuşmayı çok seviyorum. Benim sorunum bilgimi sistemli bir şekilde aktarmakta atıl kalıyor olmam. Fakat beni davet eden, ılık ılık çağıran bir sembol var.... Ben hep o sembolün Ay olduğunu zannederdim oysa benim çıkış noktam Güneş. 

Mevsimin ışıkları yüzümü yalarken okumak için can attığım sembol güneş. Anlamak ve anlatmak istediğim, tarihte izini sürmek istediğim o. Benim en sevdiğim şey tarihin sayfaları arasında dolaşıp parçaları birleştirmek. Hazreti İdris'i değişik bir elbiseyle, bambaşka bir coğrafyada gördüğümde "hah işte buradasın!" diyebilmek.

Dilerim yaşam hem kendi sembollerimizi ve örüntülerimizi, hem de içinde misafir olduğumuz gezegenin sembollerini sezmemizi mümkün kılar. Çünkü herşey bir oyun ve oyuna katılmak için buradayız.


Hiç yorum yok: