Özneldir. Bana göre lastik misali uzarken, sen "hop diye geçti!" diyebilirsin. Sence sonsuzdur, bana sorsan geçmişte sıkışıp kalmış olabiliriz... İslam düşünürlerinin zaman kavramı üzerine söylediklerini okumayı severim. Zihnimi açıyor. Gerçi benim hayal gücüm yüksektir, yani her birinin zaman yolcusu olduklarına dair inancımı da felsefi ve mistik yorumlara eklenince ortaya çıkan tablo takdir edersiniz ki fevkaladenin fevkinde oluyor!
E ne güzel işte, Einstein bile o kafaya geldiyse ve Jung kıçını yırttıysa vardır bir bildikleri di mi? Bi de Spinoza. Bu üçlü kesinlikle okullarda okutulmalı. Keşke Almanca öğrenip felsefe okumalarımı doğrudan Almanca yapabilseydim. Şimdiki aklım olsa sahiden isterdim. Aşk şiirlerini, Divan-ı Kebir'i de Farsça okumak muhteşem olmaz mıydı? Neyse, tembelmişim demek! Veya tembel demeyelim de, bugün dikkati dağınık, travmatik, konsantrasyon süresi düşük diyerek gömeyim kendimi:))) Değişiklik olsun.
Ha, ne diyordum, zaman. Zaman, harita ve rüzgar. En sevdiğim üç kelime olabilir. Neden? Çünkü hem içimde, hem dışımda şenlikli, kederli ve sahiciler. Hem tek tek, bazen de cümleten büyüleyiciler.
Bugün bir hikaye yazmak istiyorum. Keyfe keder üflenen rüzgarlarla iç sularında seyreden, zamanın dışına atılmış bir harita sevdalısı hakkında. Azıcık otobiyografik, bir miktar nefret kusan, çokça özlemekten yorulmuş falan da filan.
Harımın kıyısında bir kuyu vardı. Hemen üzerinde bir bakraç ssllanırdı. Bir de emme basma tulumba kenarda. Ama neden emme basma tulumbaydı ve biz ona neden sadece tulumba demezdik hatırlamıyorum. Orada, harımın kenarında dururdu. Ne zaman Arap mahallesinden geçsek ve ne vakit keçi boynuzu, incir toplamaya gidecek olsak o kuyudan mutlaka su çeker, kafamızı ıslatırdı Zafre ninem.
Birgün çok çişim geldi. Tam şortumu indirmiş çömeliyordum ki, "olmaz!" dedi, "incirin altında cinler sofra kurar, git şu pinarın altına işever " dedi. "Peki" dedim, topladım donumu paçamı, yürüdüm paytak paytak işaret edilen istikamete. İçimden pek bi sevinmiştim keşfettiğim şeye; demek cinler sandığım gibi kuyuda değil, incirin altındaydı! Bak sen.
İşerken çişimi seyrederdim. Sıcaktan iyice kurumuş toprakta nasıl çabucak yok olduğuna hayret ederdim. Sanki toprak susuzdu da çişimi bekliyordu! O günde seyrettim. Koca pinarın altına işemiştim, inşallah kızmamıştır bana!
Keçi boynuzlarını bolca toplandık. Çekirdeklerini ceplerime doldurdum. Birini bile ziyan edemezdim çünkü mahalledeki savaşta tüf tüf için acayip değerli cephanelikti onlar. Öyle fena acıtıyordu ki bu defa çok pis icabına bakacaktım oğlanların. Üstelik ak koyun kara koyun ortaya çıkacaktı; bakalım çitlembik mi daha çok acıtıyordu, yoksa keçi boynuzu çekirdeği mi?
Kuyuya vardık nihayet. Eller yüzden mis oldu, buz gibi suyla yıkandık. Tepemize su serpildi. Kafamıza güneş geçmesin diye tülbent takmıştık ama olsundu, bu güneş fena yakardı insanı. Büyükler ağaçların altında serinlerken sırf meraktan eğilip baktım kuyuya. Zifiri karanlıktı. Aksim simsiyahtı. Güneşin altında alev alev yanan saçlarım vardı ama onlar bile kuyunun dibinde simsiyahtı. İsyan etti içimde bişi "aaa" diye bağırdım. "Ah!" diye karşılık verdi kuyu. Afallamıştım. Arkama dönüp baktım benden başka duyan var mı diye, kimse umursamamıştı. Kardeşimin yediği incirler dağ olmuştu önünde. "İncirin üstüne su içersen cır cır olursun" diyordu ninem. Herkes gülüyordu.
Eve dönme vakti gelmişti. Mezarlıktan geçerken köpekler havladı. Annem "Kardeşinin elini tut " dedi. Yapış yapıştı parmakları.
Sinir oldum.
Dün rüyamda o kuyuyu gördüm. Yok, kuyuyu değil aslında, o kuyunun dibinden seslenen ve o gün bana "ah!" diyeni gördüm. Aslında o da değil, ben kuyunun dibinden gökyüzüne bakan kendimi gördüm. Saçlarım medusa gibi yayılmıştı karanlığa, uzaktaki ışığa bakıyordum. Zamansızdım. Rüzgarı özlemiştim. Kesif bir nem, asılı kalmış su zerrecikleri vardı etrafımda. Geceyi bekliyordum. yıldızlar görünsün, yerimi bileyim, mevsimi anlayayım diye umutsuzlukla bakıyordum gökyüzüne.
Dün gece rüyamda kör bir kuyuda bırakılan bir başka versiyonumla tanıştım! Aklına estikçe üfleyen sen, dilerim cayır cayır yan bu gece!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder